28 Subat`taki devlet hortladi, yaziklar olsun!

28 Subat`taki devlet hortladi, yaziklar olsun!

Gezi Parki`na ve Taksim Meydani`na yönelik 11 Haziran saldirisinda, kütüphaneyle birlikte yikilan tek bir çadir vardi; mescit.

Gezi Parki’na ve Taksim Meydani’na yönelik 11 Haziran saldirisinda, kütüphaneyle birlikte yikilan tek bir çadir vardi; mescit. Hirsla içeri giren polislerin, Kuran okunmasi sirasinda, uyarilara ragmen yiktiklari mescit Antikapitalist Müslümanlar tarafindan yeniden yapilacak ama 16’sinda bütün park yerle bir olurken o da yikilacakti. Oysa Gezi Parki eylemleri için Basbakan’in dilindeki bir numarali suçlama, orada din düsmanligi yapildigi, eli sopalilarin parklara saldirirken attiklari naralar toplananlarin camiye karsi oldugu seklinde. Kandil programi, cuma namazlari, mescit, her rengin birbirini koruyup kolladigi Gezi Parki’nin iktidar tarafindan en görmezden gelinen unsuru oldu, herhalde en tehlikelisi görüldügünden. En son “güya namaz kildilar” sözleriyle uzaktan da olsa anilmis oldular.

Ihsan Eliaçik’la bundan iki yil önce Ramazan’da röportaj yapmamizin vesilesi, gösterisli pahali iftarlara karsilik Gezi Parki’nda düzenlenen iftar programiydi. Ihsan Hoca ile bu kez, Gezi’den çikan sonuçlarin yaninda, iktidarin art arda söyledigi yalanlarin aslini astarini konustuk.

 

Gezi Parki’nda sizin için yeni ve ögretici olan ne oldu?

Ben ilk defa kendimi yasli hissettim.

 

Biz de öyle hissettik, ne yalan söyleyelim…

Yillardir eylemlere katilirim, 28 Subat dahil olmak üzere hep sokaklardaydim. Ama bu defa benim bir sey yapmama gerek kalmadi. Bizim anti kapitalist gençler o kadar yaratici ki, onlara bir sey söylememize gerek kalmadi, ne söyledilerse yaptik. Gençler talimat verilmesinden ve tehditten hoslanmiyor. Yapacak olsalar bile tepki gösteriyorlar. Bu 90 kusagi biyolojik degil de kültürel bir kusak sanki; 40-50 yasindaki adam da kendini bu kusaktan hissedebiliyor.

 

Apolitigiz diyorlar ama, ülkenin en kitlesel eylemini yönettiler…

Politik bilinç, kamuyla ilgili bilinç demektir. Bu bilinç baska kanallardan ediniliyor artik. Klasik politik bilinç; Ankara’yi kim yönetiyor, o gitsin, ben yöneteyim der. Bu gençler ise, Ankara’yi kim yönetirse yönetsin, ama adam gibi idare etsin, bana kesinlikle karismasin diyor. Sinifsal olarak çok farkli insanlarin bu otoriter yönetme tarzina ayni tepkiyi göstermesi bundan. “Basbakanlik Ofisinde oturuyorum, gençler vapurdan elele iniyorlar, bunlar benim inancima aykiri” dedi Tayyip Erdogan, “Bir damla içen ayyastir” dedi. Yasamlarina yönelik bir tehdit hissetti gençler. Gezi Parki’nda olusan ruh “özgürlük ve saygi” kelimeleri ile ifade edilebilir bana göre. Hem kendi özgürlügüne düskün hem de baskasinin özgürlügüne saygi gösteriyor. Bu anlayis hiç bir araya gelmeyecek gruplari birlestirdi. Bu da iktidari çok kizdirdi. “Nasil olur da Mustafa Kemal’in resmi ile Abdullah Öcalan’in resmi bir araya gelir? Ulusalcilar bunu nasil içinize sindirdiniz?” diyor. Senin Baris Süreci dedigin sey böyle bir sey degil mi zaten? Çok ilginç, iktidarin kendisi marjinallesti, Gezi Parki’nda toplanan insanlar Türkiye’yi temsil etmeye basladi. Mustafa Kemal ve Abdullah Öcalan fotograflari var, sol örgütler var, mescit var, LGBT var -en çok onlar destek verdi mescidin yapimina bu arada- taraftarlar var... Onlar küfürlü sloganlar atiyor, feministler onlari protesto ediyor ve Çarsi Grubu ikna oluyor, küfür etmiyor. Müslümanlar var, ateistler var. Cuma namazinda ateistler etrafimizda zincir olusturuyor. “Neden yaptiniz?” diye sordum. “Siradan bir seyirci olmak istemedik” cevabi verdiler. Bu saydiklarim var; devlet yok, polis yok… Bu bir nevi iktidarsiz ve devletsiz toplum. “Ütopik Park’ta 19 güzel gün” diye bir yazi yaziyorum. Gençlik hareketleri böyledir; gelirler, bir sey gösterir ve giderler. Birileri rüya görür, baska birileri o rüyanin pesine düser ve dünya o rüyanin içerisinde yeniden kurulur. Devrimci o rüyayi görebilendir. Bu gençler o rüyayi gördü ve bize de gösterdiler.

BIZIMKILER DE DIGER GENÇLERLE AYNI TARZDA

 

Tayyip Erdogan’in alkol ile ilgili dayatmalarinin sizin gençlerin yasam alanina müdahale oldugunu sanmiyorum.

Hiçbiri kullanmiyor çünkü…

 

Sizinkiler neden farkli yasayan kusakdaslariyla birlikte hareket ettiler o zaman?

Herkeste bir öfke var, ama bunun kaynaklari farkli. Bizim de dindarliktan böyle bir sey çikmasina karsi öfkemiz var. Kapitalizme abdest aldiriyorlar, muhafazakar harami bir saltanat düzeni kuruyorlar. Adam muktedirin önünde dört takla atiyor, dört bina sahibi oluyor. Gözümüzün önünde tanidigimiz insanlar baska baska hayatlar yasamaya basladi. Biz de bunu seyrediyorduk yillardir. Bizim gençlerdeki itiraz agaçlarin katledilip Park’in zenginlere bir kar merkezi olarak peskes çekilmesine oldu; bunun simdi degil epeydir yapiliyor olmasina. Basörtüsü ve Israil’in Filistin’e bomba atmasi disinda bizim cemaatler zinhar sokaga çikmazlar. Ama bizimkiler bunu yikti; grevlere gidiyor, NATO’yu protesto ediyor, Roboskî için giyabi cenaze namazi kiliyorlar. Bir de bizim antikapitalist Müslüman gençler de ayni kusak, diger gençlerle tarzlari uyuyor. Üç gençlik olusumu var Gezi Parki’nda, gözüme çarpan. Bunlar üzerine düsünülmesi lazim.

 

Hangileri?

Biri taraftar gruplari… Tribünlerin sokaga inmesi görülmüs sey degil. Yillarca bunlar futbolla uyusan kitleler dedik (gülüyor); dumanini attirdilar, eylemlerin fiziki gücünü olusturuyorlar. Kirk tane sol örgüt bu gücü olusturamiyor. Ikincisi, apolitik, çevreci gençler… Bunlar ilk defa sahaya iniyor ve çok kalabaliklar… Yüzde 60’i hiçbir partiye yakin hissetmiyor kendini, bu da yenidir. Üçüncüsü de bizim anti kapitalist Müslüman gençler… Miraç Kandili, Cuma Namazi ilk defa politik bir alanda eda edildi ve bu tehdit olarak algilandi. Bira içme ilk defa politik bir eyleme dönüstü. Hiç bira içmedigi halde, elinde birayla “Serefine Tayyip” diye yürüyen insanlar var.

NE MUSA’YA NE ISA’YA YARANABILIYORUZ

 

Sosyalistler açisindan siyaset yapmanin en büyük zorluklarinin basinda dini önyargilar gelir. Bu yine anlasilir da, siz Müslüman oldugunu söyleyen bir partinin iktidari altinda benzer bir siyaset yapma güçlügü yasiyorsunuz sanki. Yaniliyor muyuz?

Biz iki arada bir derede oldugumuz, ne Isa’ya ne Musa’ya yaranabildigimiz için bunu daha çok hissediyoruz. Mesela ben bir tweet attim, 5 bin kisi retweet etti, neden bu kadar ilgi gösterildi diye oturup düsünüyorsun.

 

Hangisi o?

“Genç evli çifti üç ay kira ödemedi diye sokaga attiran haci ile cennette olmaktansa, kediye aglayan ateistle cehennemde yanmaya raziyim” demisim. Ben o kadini gördüm, millet kaçiyor, biber gazindan etkilenen kediyi tutmus, ona agliyordu. Sonra görüstüm kendisiyle, “Ben ateistim ama sizi taniyorum” dedi. Bunlari yasadiktan sonra buraya geliyorum, bizim dindarlar bize saldiriyor. Asanlar, kesenler, belden asagi küfredenler… Aradan bir yil geçmis, “Ihsan Eliaçik’in evinde arama yapildi, porno cd’ler bulundu” diye haber yapiyor Türkiye gazetesi. “Öyle mi” diye soruyor millet beni arayip, hangi birine yanit vereyim, ne yapayim! Baska insanlar için önemli olmayabilir ama dindar camia için büyük bir itibarsizlastirma bu. Twitter’da etiket açtilar “Provokatör Ihsan ülkeden defol” diye. Onun karsisinda da “Ihsan Eliaçik’a sahip çikiyoruz” diye bir baslik açtilar, digerini geçti. Sosyal medyada maasli muhafazakar çeteler var. Ben onlara “tosuncuklar” diyorum. Bunlar iktidara yakin ajanslardan yüksek para aliyor. Isleri güçleri, iktidara karsi çikanlari, itibarsizlastiracak, fitne fesat çikarip yaymak. Yanlisini yakaladilar mi eyvah! Revirden bir fotograf çekmistim, onun yerine yanlislikla 15 gün önce çektigim fotografi yollamisim. Hemen her yerde haber yaptilar, düzeltmeme ragmen hala da yayiyorlar. Internet çekmiyordu, Çapul TV’nin bilgisayarindan yolladim dogru fotografi, ona da mobil cihazdan olmadigi anlasildigi için, “evinde oturup Gezi’den fotograf yolluyor” dediler. Oysa Gezi’deyim ama masaüstü bilgisayardan yolluyorum ya (gülüyor)… Çapul TV’de oldugumu belgeleyen bir fotograf yolladim ardindan. Saldiri sonrasiydi, basimizda baret, yüzümüz bembeyaz falan. Tam bir savas alani oldu sosyal medya da (gülüyor).


CEBERRUT DEVLET AYNI, SOPASI AYNI, SADECE EL DEGISTI

 

Sizin de camiye ayakkabi ile girme hikayeniz varmis…

Evet, var… 28 Subat sonrasi da biz sokaklardayiz. Hunat Camisinden çiktik, gösteri yapiyoruz, Kayseri’de. Polis su sikip, bizi sikistirinca, gerisin geri camiye girdik. Can havliyle ayakkabilarla girdik camiye, ne yapacaktik ki. Olay durulunca, bastigimiz yerleri temizleyip çiktik. Laikçi gazetelerden birinde, “irticaci, radikal Islamcilar camilere ayakkabi ile girdiler, bunlarin Islamla alakasi yok” diye haber çikti. Simdi de ayni hikaye. Ceberrut devlet ayni, sopa ayni, sadece el degistirmis, Kemalistlerden bunlara geçmis. Hiçbir farki yok. O yüzden, yaziklar olsun diyorum bunlara... 28 Subat’ta 30 davadan yargilandim; kelepçeyle teshir edildim, irticaci diye… Ne oldu? On yil sonra ayni devlet oldun sen de. Çarsi’ya ayni seyi yapiyorsun simdi.

 

Sizin de bir hayal kirikligi yasadiginizi söyleyebilir miyiz o zaman?

Yasadim tabii. Ben 2002 yilinda AK Parti’ye oy verdim. Yeniligin ve degisimin öncüsü olarak görüyordum. 2003 yilinda 6 ay Zaman gazetesinde yazdim. Islami kesimden gelip AK Parti’ye yönelen ilk elestiriler onlardi. “Türk Muhafazakarliginin Anlami”, “Açlikla Bogulan Ülkede Din Söylemleri” gibi yazilar yazdim. Sonra benim defterimi dürdüler, üstümü çizdiler. Bir yil süre vermistim bu hükümete insaf geregi.

 

Tayyip Erdogan’i bizden iyi taniyorsunuz. On yildir da karsisinda yer aliyorsunuz. Sizi dahi sasirttigi bir sey oldu mu bu yakin süreçte?

Mekke’de “faiz bir dünya gerçegidir” demesini beklemezdim, Mekke’de yapmasini beklemezdim. Bir digeri mescidimizin yikilmasi. Sali günkü saldirida polis meydandaki flamalari kaldirdi, bir de mescidi yikti, Park’a dokunmadilar. Yikan polisler de cemaatçi çocuklardir. Polis yetmedi, orduyu göreve çagirdilar, 28 Subattaki gibi...

Neymis efendim, garibanlarin iktidarini, dünya güçleri yikmak istiyor. Neredeydi akliniz on yildir? Obama’yla düsüp kalkarken iyiydi “yagmurlar altinda”. Iki yan yapti ABD diye, “dis güçler bizim karsimizda”. Mekke’deki toplantida “paranin dini imani olmaz” demisti, “Istanbul’u finans merkezi yapacagiz” demisti. Neyle finans merkezi yapacaksin, faizciyle, tefeciyle. Ama sikistiginda tabanin etrafinda kenetlenecegi bir argüman lazim. “Küresel güçler ve faiz lobisi beni yikmak istiyor” dedigin zaman, AK Parti’ye kosar gelir insanlar. Peki tutuklananlar arasinda neden faiz lobisinden kimse yok? Hep gariban devrimci çocuklar. Bankalarini bassana madem faiz lobisinin! Bunlarin hepsi palavra.


ANNEM AKP’NIN TABANIDIR

 

AKP tabani gibi sizin için de AKP gider de yerine ulusalci, laikçi bir iktidar gelse halimiz daha fena olur tedirginligi yok mu?

Tabanda böyle bir tedirginlik oldugu dogru. Hakan Albayrak Star gazetesindeki yazisinda, “Eger Erdogan sert davranmasaydi hepimiz ayvayi yemistik” dedi.

 

Keske o kadar dese, “Basbakanin üslubu bize Allah’in lütfudur” demis ayni yazida…

Bu iste, muktedirin etrafinda gelecek kaygisina kapilan ve panikleyen yeni sinifin tavridir. Iktidar düsse, isini, asini, gelecegini, kariyerini, nemasini kaybedecek en az 100 bin kisi var, devletin içine çöreklenmis. Hiç beklemiyorlardi böyle bir sey. Alternatifleri olmadigini düsündüklerinden, asude gölgeliklerde mesut, bahtiyar yasayacaklarini düsünüyorlardi. Ilk defa panige kapildilar. Bazisina çok aci çektirdikleri için bunun acisinin kendilerinden fena çikartilacagindan korkuyorlar. Iktidari kaybedersek bizim de kolumuza kelepçe vurulacak ve Silivri gibi yerlerde ömrümüzün geri kalanini cezaevlerinde geçirecegiz diye korkuyorlar. Bu harekete katilan herkesi düsman görüyorlar.

 

Bal tutup parmagini yalayan 100 bin kisi tabii ki panige kapilacak. Peki taban?

Ben yiyicileri elestiriyorum, tabani degil. Ben tabana yiyicileri desifre etmeye çalisiyorum. Taban dedigim annemdir. Müslüman, Sünni, Iç Anadolulu, basi yemenili, evde oturan bir kadindir. Tipik AK Parti seçmenidir, 2002’de birlikte oy verdik, ben vazgeçtim, onu vazgeçiremiyorum. Telefon açip bana “Taksim’de namaz kildiracakmissin, sakin gitme, orada din düsmanlari varmis, sizi öldürürler” diyor. “Yerlerde süründürmüsler basörtülüleri, bebegi ile beraber” diyor, “üzerine de isemisler” diyor. Sadece Kanal 7 izleyen bir kadin. “Kim söylüyor” diyorum, “Basbakan söyledi, sakin gitme, hakkimi helal etmem”. Gittik namaz kildik. Miraç Kandilinde yaptirdigim duayi da izlemis, tabii her zaman izledigi kanallarda degil, benim söyledigim kanallarda. “Olmadi mi bir sey?” diye soruyor, “Yok” diyorum. “Basbakan yalan söylüyor” diyorum, “Söylemez” diyor. “Tayyip Erdogan, senin 2002’de oy verdigin Tayyip Erdogan degil” diyorum. 20 günün sonunda annemin geldigi nokta su, “Herhalde bu da bir firildak çeviriyor.” (gülüyor).

 

Bunu bir kirilma mi saymak lazim?

Tayyip Erdogan’a inancini henüz kaybetmedi. Yine ona oy verebilir. Ama artik kafasinda bir soru isareti var.


ARTIK BASÖRTÜLÜLER KENDI ARALARINDA KAVGA EDECEK

 

“Namaz kilanlar, basörtülüler de kavga edebilir, o eskidendi” diyorsunuz bir tweetinizde… Bu gerçeklesebilir mi hakikaten?

Biz bunu yapmaya çalisiyoruz zaten. Basörtülüler bir tarafta, basini örtmeyenler diger tarafta, bu dönem bitti. Ortada bir iktidar var, biz de buna karsi çikiyoruz, adaletli degilsin diyoruz. Peygamberin kendisi mülkiyetsiz ölmüs, onu örnek almak istiyorsan sen de onun gibi yasa. Böyle deyince aramizda gerilim olusuyor. Bu gerilim giderek büyük bir tartismaya dönüsecek ileride. Simdi derin bir sessizlikle karsiliyor, haslamak istiyor ama haslayamiyor.

 

Sizin reklaminiz olur diye mi?

Hayir, o zaman tartismanin sekli degisir. Bunlar dinsiz derken tartismak kolay. Bizi isin içine katarsa, mescidimizi yiktigi ortaya çikacak. Buraya girdi mi 40 yildir elinde tuttugu silah gidecek. Bildigi halde hala camiye hakaret edildi diyor. Kazliçesme mitinginde üç defa söyledi. Bildigi halde diyorum, çünkü bildiginde hainliktir onun adi.


“YESILLIK NE ISE YARAYACAK” DIYE DÜSÜNÜYOR MUHAFAZAKAR

 

“Ben diktatör degilim” diyor, diktatör deyince bozuluyor da...

Diktatör olmasi için illa katliam yapmasi gerekmiyor. Yönetme üslubu otoriter ve totaliter. Her seye karisiyor bir defa. Aslinda Gezi Parki için Büyüksehir Belediyesi önünde eylem yapmak gerekmez miydi? Ama adam Kadir Topbas’i da devreden çikardi. Böyle sey olur mu? Demokrasi anlayisi klasik ve geri. Yozgat’tan, Kayseri’den aldigi oylarla Gezi Parki hakkinda kadar vermeye kalkiyor. Gezi Parki’nin ne olacagini Taksim’i kullananlara soracaksin. Proje yarismasi yap. Belediyenin projesi de olsun, Taksim Dayanisma’nin da… Üç ay proje fuari yap parkta, sandiklar koy, meseleyi çöz. Benim kafamda bir proje var mesela.

 

Nedir?

Taksim meydaninin bir özgürlük meydani olmasi lazim, kapitalist sirketlerin o meydanda yer almamasi lazim. Gezi Parki park olarak kaldigi gibi AKM’nin de yikilip park olmasi lazim. Arka tarafta kalan büyükçe kilisenin de önünü aç, karsisina da bir cami koy. Kocaman bir özgürlük meydani. Insanlar orada konusmalar yapacak, Hyde Park gibi. Kilise, camii, yesillik… Bunlar para etmeyen seyler... Evet, paranin geçmedigi bir halk meydani olacak. “Orada yesillik neden duruyor ki” diye düsünüyor muhafazakar. Adamin kafasinda agaç diye bir sey yok ki, varsa yoksa bina.

KUR’AN’DA IÇKI IÇMENIN CEZASI YOK AMA KUL HAKKI YEMENIN CEZASI VAR

 

AKP’nin yenilikçi ve devrimci oldugu algisini da yerle bir etti Gezi Parki eylemleri. Bir anda dinazorlastilar her kesimin gözünde…

Kendilerini eskimis hissediyorlar artik, kendilerinden ilerici bir gençlik oldugunu görünce paniklediler. “Eyvah bizim zamanimiz geçiyor herhalde” dediler. Sunu söyleyemiyorlar; Alevilerin cem evleri ibadethane olarak kabul edilebilir. Eger dersen ki cem evi ibadethane degil, o zaman adama sorarlar, camii ibadethane mi ki? Eger ibadetin ne oldugunu tartisirsak kaybedersin. Cami nedir? Sembolik ritüellerin yapildigi mekan. Dinlerde buna gerek var midir, vardir. Cem evindeki de ritüel, o da ibadet degil. Asil ibadet camiden çikinca baslar. Dogruluktur, dürüstlüktür, paylasmadir, iyiliktir… O zaman buraya girme. Eger ibadetin ne oldugunu insanlara birakacaksak, insanlar kendi mekanlarini seçer, devlet de bunlari tanimak zorunda. Devletin basi oldugun zaman ikisine de esit mesafede olmalisin. Devlet Alevi’ye ibadethane tanimi yapmamali.

“Mini etekli ile basörtülü ayni saygiyi görmelidir”. Bunu söyleyecek adam da yok. “Mini etek haram, ona nasil saygi göstereyim” diyor. Adam sarhossa ama etrafina rahatsizlik vermiyorsa ona “neden içiyorsun” diyemezsin. Içki içmenin cezasi yok Kur’an-i Kerim’de. Evet, “içmeyin” denmistir ama ne ceza verilecegi söylenmiyor. Sana ne oluyor da ceza vermeye kalkiyorsun! Namaz kilmamanin, hacca gitmemenin, basini örtmemenin cezasi yoktur. Islam’da ceza sadece kul hakki yani insan haklari ile ilgilidir. Birini öldürme, hirsizlik, iftira ve zina… Dört ceza vardir, gerisi gönüllüdür. Devletin din bekçiligi yapma görevi yoktur. Kürt meselesinde anadilde egitimi kabullenemiyorlar. LGBT meselesini kabul edemezler. Her bakiminda geriler, din konusunda da öyle.

 

Din konusunda geri derken?

Kur’an’da “dinde zorlama yoktur” der. Burada “din”, ayin anlaminda kullanilmiyor. Yani namazdan, oruçtan bahsedilmiyor, genelde böyle anlasilir. Bunlar besinci dereceden önemli seyler, asil önemlisi yasam biçimi ve dünya görüsüdür. Yani dinin önerdigi yasam biçimi, onun ritüellerini yapmaya zorlayamazsin. Dine girerken, dini yasarken ve dinden çikarken zorlama yoktur diyor; Bakara sûresi 256. ayet. Bundan sunu anliyorlar, dine girerken zorlama yoktur ama bir kez girdi mi, gereklerini yapmada devlet zorlayabilir. “Adam Müslümanim diyor ama namaz kilmiyor, örtünmüyor. Olmaz!” diyor. Dinden çikarsa öldürülür, diyor. Eski Islam imparatorluklari döneminde böyle anlayislar var, ama bunlar Kuran’da yok. Peygamberimiz Medine’ye gelmis, 18 kabileyi bulusturmus, “Sizin dininiz size, bizimki bize. Islerimiz adalete ve ortak iyilige göre yürütülecektir” demis, Medine Sözlesmesini imzalamis. Herkesi esit kabul edip adalet ortak paydasinda bulusturmus, Gezi Parki’nda oldugu gibi. Devlet sart degildir, ama varsa bunu saglamak için olmalidir.


EVRENSEL’E ÖZEL TWEETLER

Twitter’da yazdiklariyla takip edilen Ihsan Eliaçik, bazi meseleleri okurlar için yine kisa cümlelerle ifade etti.

* Park’taki sembollerden biri eksik olsa o mesaj verilemeyecekti. Sol örgüt flamalarindan mescide, Abdullah Öcalan’dan Mustafa Kemal’e, LGBT’den futbol takimlarinin renklerine… Nasil olduysa hepsi eksiksiz bir araya geldi. Buradan bir toplum projesi çikar mi? Bence çikar.

* Hükümet boyuna anti propaganda yapiyor. Camiye saygisizlik yaptilar, basörtülüleri dövdüler, din düsmanlari var diyor. Bunlarin bosa çikarilmasi gerekiyordu. Iki Cuma namazi bir de Miraç Kandili yaptik. Hiç birini ben hesaplamadim, gençler bize görev verdi, biz yerine getirdik.

* Gençler geldiler, gösterdiler, gittiler. Türkiye’yi ve hatta dünyayi böyle yapin dediler. 19 gün kavga etmeden yasamak, devletsiz yasamak, bir ütopyadir. Barikatlar sinir yerine geçiyor, üzerinden basip geçiyorsun, ne polis var ne gümrük. Bütün dünyanin sinirlari böyle olmalidir.

* Adalet, muhafazakarlarla degil de, dürüst sosyalistler, vicdan sahibi ateistler, Kürtler, Aleviler, devrimci dindarlarla beraber daha güzel olusacak. Kibirliler ve hirsizlar bir tarafa, mütevaziler ve namusu ile geçinenler diger tarafa. Yeni ayrim bu.

* Müthis bir denge vardi Park’ta. Çarsi küfrediyor, feministler engelliyor. Birileri “Mustafa Kemal’in askeriyiz” diyor, digeri “Mustafa Keser’in askeriyiz”. Devlete, kurala gerek yok, toplum kendi dengesini buluyor. Yani devlet yoktu, huzur vardi Gezi’de.

* “Sarhoslarla anlasiriz, kalleslerle anlasamayiz” demistim, Kandil gecesi. Dünyanin en dürüst insani sarhos insandir. Maske takmaz, içi disi birdir. Tasavvufta sarap ve bade, riyakar olmamanin sembolü olarak kullanilir.

* Tayyip Erdogan’in kurtarici 3D’si; Dis mihrak, din düsmanlari, darbeciler. Üçü de palavra…

* Yaninda oldugumuz kimseler geçmiste bize zulmetmis de olsalar, gelecekte zulm edecek de olsalar, bunlari bile bile orada olmaktir vicdani durus.

* Annem ariyor, “Bütün arkadaslarin zengin oldu, makam sahibi oldu, senin mürüvvetini ne zaman görecegiz?” diye soruyor. Bize anarsist bir virüs girmis, nerden girdiyse... Basimizda Hazreti Ebubekir olsa ona muhalif olurdum herhalde.

* Yöneticiler asalak bir sinif, Ibn-i Haldun da öyle der. Bir doktor, Avrupa’nin bir ülkesine siginsa orada da hekimlik yapabilir, bir kaymakam siginsa ne is yapar?

* Eski Türkiye’nin egemenlik anlayisinin en tipik göstergesi “AKM’nin üzerindeki paçavralar” meselesidir. Eski görüntüye bak, yenisine bak. Eski görüntüde renk cümbüsü vardi. Sen geliyorsun, o renk cümbüsünü yok ediyor ve içlerinden bir tanesini; Mustafa Kemal’i ve Türk bayragini birakiyorsun. Ne simdi bu?

Evrensel