ABD basta olmak üzere, bütün emperyalistlerin elbirligi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bugünkü hükümetinin essiz katkilariyla yaratilan büyük uluslararasi belâya, artik “Suriye Sorunu” adini verebiliriz.
Çünkü Suriye’deki kriz, tasidigi özellikler bakimindan zamana yayilma ve dünya çapinda etki yaratma düzeyine yükselmis, kendi sinirlarini zorlayan bir sorun halini almistir.
Esad’in, “iç muhalefet” tarafindan alasagi edilemeyecegi, diger diktatörler gibi iç hareketler sonucunda koltugunu terk etmeyecegi, Libya’daki gibi bir dis müdahale için de uluslararasi kosullarin ABD ve ortaklari tarafindan elde edilemedigi görülmektedir. Bu, “henüz” devreye sokulamayan ama elde tutulan bir kart olarak duruyor. Teknik ve politik hazirliklarin bu yönde agirlik kazandigindan kusku duyulmasa da, özellikle Rusya, Iran ve bir ölçüde de Çin’in direnci dolayisiyla su anda böyle bir operasyon için zaman kazanilmaya çalisiliyor.
Obama ile Erdogan’in Seul’deki görüsmesinden sizdirilan ama gerçekligi konusunda kusku duyma hakkimiz olan söylentilere göre, Suriye’deki muhaliflere (ki bundan dolaysiz olarak kendileri tarafindan silahlandirilan gruplar anlasilmali) lojistik destek sürdürülecekmis, ama “ilk etapta” silahli müdahale düsünülmüyormus.
Bunun iki buçuk saat süren kapali bir toplantida konusulmasi tamamen gereksiz, herkes tarafindan zaten bilinen bir gerçek oldugu açik. Ancak toplantinin kamuoyuyla paylasilmayan içeriginin Esad’in beklenmedik direnisi ve bunun güncel sonuçlari oldugunu tahmin etmek güç degil. Artik, Esad’in iç muhalefet denilen belirsiz sekillenmeyle halledilemeyecegi anlasilmistir. Suriye halkinin ana gövdesiyle Esad’a karsi oldugu söylenemez. Halk bölünmüstür ve su anda Esad en azindan dengeyi saglamistir. Kendi güçleri arasindaki bölünmeleri ve taraf degistirmeleri önlemekte güçlük çekse de, ayni hareketliligin karsi taraf güçleri arasinda da bulunmasi dolayisiyla fazla bir kayba ugramamaktadir.
Uluslararasi iliskiler bakimindan da bastigi yer saglam görünmektedir. Arap Birligi içinde çeliskiler yaratmis ve kendi aleyhine bir tutum takinilmasini engellemis, en azindan güçlestirmistir. Rusya, Iran ve Çin tarafindan olusturulan uluslararasi barikatta da simdilik gedik yoktur.
Bir ayagi Istanbul’da olan ve kendilerine “Suriye’nin Dostlari” adini veren içi muhalefet unsurlari ise, disaridan bir destek olmaksizin kendilerinden beklenen görevi yerine getiremeyecek durumdadir. El kesesinden veresiye yazdirarak ayakta durmaya çalisan bu etkisiz ve güçsüz grup, Esad sonrasi politik sekillenmeden büyük payi kapmak için birbiriyle yarisan menfaat çevrelerinden olusmaktadir.
MUHALEFETTE KIMLER VAR?
Suriye Ulusal Konseyi (SUK) ABD’nin Ortadogu genelinde uygulamayi istedigi genel plana uygun olarak, liberallerden ve Islamcilardan olusuyor. Merkezi Paris’te ve Istanbul’da da bir ofisi var. Silahli gruplarin ortak adi olan Hür Suriye Ordusu’nu (HSO) da bunlar destekliyor. Dis askeri müdahaleyi canla basla isteyen bu gruptan sonra en güçlü iç muhalefet odagi, Islamcilari kapsamayan ve dis askeri müdahaleye karsi çikarak sorunun içeride çözülmesini savunan Ulusal Koordinasyon Komitesi. Bunlar, HSO ile de herhangi bir iliskiye girmiyor.
Kuskusuz ABD SUK’un egemenliginde bir toparlanmadan yana… Türkiye bu konuda en büyük yardimcisi. Özellikle Islamci kanat üzerinde etkili olabilecegi düsünülen Türkiye, bu arada, kendi adina hesaplar yapmaktan da geri durmuyor.
CIA sefinin Ankara’ya “sürpriz” ziyareti sirasinda ele alinmis olmasi gereken en önemli meselelerden birisi herhalde bu idi. Çünkü muhalefetin belli bir düzeyde de olsa birlestirilmesi ve ortak hareket zeminin bulunmasi, Esad’in devrilmesinin ilk kosulu. Gerek Türkiye’nin gerekse CIA’nin kendi ajanlari araciligiyla Suriye’de muhalefeti sekillendirme ve güçlendirme yolunda ortak operasyonlar yaptigi da ayrica kusku götürmez.
SURIYE’NIN DOSTLARI! ISTANBUL’A GELIYOR
Önümüzdeki günlerde Istanbul’da toplanacak olan Suriye’nin Dostlari toplantisina yine Hillary Clinton ve Iran’dan yeni dönmüs olan Erdogan katilacak. Daha önce Tunus’ta bir toplanti yapan ve sonuçsuz dagilan Dostlar toplantisindan sonra bu ikinci toplanti, Suriyeli muhalif güçler arasinda daha yüksek bir isbirliginin saglanmasi amacini tasiyor.
Fakat burada önemli olan Erdogan’in Iran’dan hangi paketlerle dönecegidir. Daha Obama ile görüsmesinin sonuçlarini aktarirken, Iran’in “nükleer enerji” hakkini savunarak küçük bir jest yapan Basbakan, bunun karsiliginda Suriye’ye yapilacak her türlü müdahale konusunda en azindan sessizlik bekliyor.
Ucunda kendisini yok etmeyi hedefleyen büyük bir uluslararasi savas komplosunun bulundugunun farkinda olan Iran, bu türden küçük cilvelerle kandirilamayacaktir.
ABD ve AB, Ortadogu’ya asmak istedikleri kilidin anahtarini ellerinde tutmak istiyorlar. Türkiye ise anahtarin, kullanmasa bile, kendi boynunda asili olmasina razi.
Bu karisik tablo içinde, Suriye’deki zulüm imparatorlugundan yillarca aci çekmis halklarin gerçek temsilcileri, henüz agirliklarini ortaya koyabilmis degiller. Gerçek anahtar onlarin gücünde; ancak kapilarina asilan kilidin deligini henüz bulamadilar. (Istanbul/EVRENSEL)