Bugün, 15 Kasım 2025 Cumartesi

SURIYE`YE YUKARIDAN BAKMAK 2

SURIYE`YE YUKARIDAN BAKMAK 2

Degerli okurlar yazimizin birinci bölümünde Suriye`nin tarihinden kisa bir kesit ile emperyalist bati için öneminden bahsetmis ve onlar için önemli olan bir seyin daha oldugunu, bunun da Arap Milliyetçiligi oldugunu belirterek yazimizi bitirmistik. Bu yaz

SURIYE’YE YUKARIDAN BAKMAK 2    

Degerli okurlar yazimizin birinci bölümünde Suriye’nin tarihinden kisa bir kesit ile emperyalist bati için öneminden bahsetmis ve onlar için önemli olan bir seyin daha oldugunu, bunun da Arap Milliyetçiligi oldugunu belirterek yazimizi bitirmistik. Bu yazimizda ise hem bu konuyu, hem de günümüzde yasananlari degerlendirmeye çalisalim.

Suriye ve Arap Milliyetçiligi

Arap Milliyetçiligi, Sam topraklarinda, özellikle de Lübnan’da yaygin olarak bulunan emperyalist devletlere bagli misyoner okullarinda baslar ve gelisir. Bu okullardaki egitim Arap edebiyati ve siiri üzerine yogunlastirilmisti. Nitekim Arap Milliyetçiligine ait ilk gizli örgütlenme de Abdülhamit iktidari döneminde Suriye Protestan Üniversitesinde okuyan ve hepsi de Hiristiyan olan bes genç tarafindan kurulmustur. Ama örgüt aralarina Müslüman ve Dürzîleri de katarak kisa sürede büyür ve iyice yayginlasir. Bu gruplarin çogu basta Fransa olmak üzere, Ingiltere ve Amerika ile yakin iliskiler içerisindedirler.

Nitekim Osmanli denetimindeki Arap topraklarinin tamaminda yasayan Araplarin Bagimsizligi için bir ayaklanma baslatan Serif Hüseyin’de Ingiltere basta olmak üzere bu devletlerle çok siki bir isbirligi içerisindedir. Müttefik ordularinin 1918 yilinin Ekim ayinda, 1 Ekimde Sam’i, 26 Ekimde de Halep’i Türk Ordusundan geri almasi Araplar tarafindan büyük gösterilerle Suriye’nin kurtulusu olarak kutlanir.

Yakin tarihte ise, Arap Milliyetçiliginin önemli ismi Misel Eflâk’tir. Misel Eflak ayni zamanda kendisi gibi Sam’li bir ögretmen olan Salah Biter’le beraber BAAS Partisinin kurucusudur. Temel hedef ve slogan olarak “Tek bir Arap Birligini” belirlemislerdir. 1950’li yillar boyunca Lübnan, Ürdün ve Irak’ta Baas Yanlisi hareketlerin kurulmasi gecikmez.

 Bu politik hedef dogrultusunda iktidari ele geçiren Baas yönetimi 1958 yilinda Misir ile birleserek “Birlesik Arap Cumhuriyeti’ni” kurduklarini ilan ederler. Ancak Nasir’in yarattigi rüzgâr ile liderlik Misir üzerinde yogunlasir. Saglikli yürümeyen ve 1961 de bu birlikten çekilen Suriye iki yil sonra Irak ile birlesme görüsmeleri yapar. 1970 yilinda bir darbe ile iktidara gelen Hafiz Esad döneminde de Arap Birligini saglama hedefinden hiç vazgeçmeyen ülke 1971 yilina gelindiginde ise bu kez Misir ve Libya ile üçlü bir federasyon kurmak için yeni bir anlasma imzalar.

Degerli okurlar bu tarihsel süreçleri biraz uzattigimin ve bazi okurlarimin bundan sikilmis olabileceginin farkindayim. Ancak bugün neler oldugunu ve emperyalist batinin Suriye’ye yaklasiminda ki farkli hassasiyetin sebeplerini daha iyi anlayabilmemiz için bunu gerekli gördüm.

Bugün yasanan olaylarla ilgili degerlendirme yapan hemen herkesin söyledigi bir sey var. O da hepimizin bildigi gibi, “Suriye’yle oynamak atesle oynamaktir. Suriye karisirsa bu ates tüm Orta doguyu yakar.” Batililarin Irak ya da Libya benzeri bir açik isgale/müdahaleye girisememesinin asil nedeni iste bu Arap Milliyetçiligi ve ülkede yasayan degisik etnik gruplar ve mezheplerin varligi olabilir mi acaba?  Yoksa oradan baslayacak kivilcim bölgeyi yakari nasil okuyacagiz?

Geçtigimiz günlerde tüm medyada yer alan bir haber sanirim sizlerin de dikkatini çekmistir. Disisleri Bakani Davutoglu, ABD’de George Washington Üniversitesinde ögrencilere hitap ederken, “Biz geçen yil Esad`dan Suriye`nin Gorbaçov`u olmasini istedik” diyor. Gorbaçov denilince hemen herkesin aklina Sovyetler Birligini batinin istegi dogrultusunda parçalayan, birlikteki her üye ülkenin/milletin ayri birer devlet olarak kurulmasini saglayan bir yönetici akla gelecektir. Burada da acaba Esad’dan bu mu istenmistir? Ya da bu istek kimin adina yapilmistir?

Çünkü Suriye’de çogunluk olan Araplarin yaninda, Kürtler, Türkler, Ermeniler, Asurîler, Çerkez’ler gibi birçok halk birlikte yasamaktadir. Önemli bir çogunlugunun Müslüman oldugu ülkede hiç de azimsanmayacak bir oranda Hiristiyan nüfus bulunmaktadir. Kaldi ki bu tanimlama bile çok yetersizdir. Müslümanlarin çogunlugunun Sünni, geri kalanin Nusayri ve diger mezheplerden oldugu; Hiristiyanlarin ise Katolik, Ortodoks, Protestan, Keldani ve Nesturi oldugu tüm dünyaca bilinmektedir. Dürzîleri ve Yezidileri de ayrica saymakta yarar var. Acaba Esad’dan ülkeyi Milliyetler Temelinde mi, yoksa Dinler ve Mezhepler Temelinde mi ayristirmasi istenmistir? Bu sorularin cevabini vermek son derece güçtür. Bunu ancak soruyu soranlar dogru cevaplandirabilirler.

Bazi okurlar burada Disisleri Bakanina haksizlik edildigini, kastedilenin Gorbaçov’un yaptigi gibi kan dökülmeden iktidari devretmesi oldugunu düsünebilirler. Böyle düsünen arkadaslar için Davutoglu’nun ayni konusmada “dünyada son 20 yil içinde 3 büyük deprem yasandigini ve bunun birincisinin SSCB`nin dagilmasi dolayisiyla olusan jeopolitik deprem oldugunu” söyledigini hatirlatmak isterim. Yani ayni jeopolitik depremin Suriye’de ve bölgede olmasi istendigi son derece asikârdir. Öte yandan Suriye, Arap dünyasinda Misir’dan sonra endüstride kalkinmis ikinci ülkedir. Baslica endüstri dallari; pamuklu ve ipekli kumaslar, yünlü kumaslar, çimento, yemeklik sivi yaglar, tütün, kakmali ve islemeli mobilya esyalar, gümüs esyalar, petrol endüstrisi, tekstil, cam esya, seker ve pirinç aletlerdir.

Maden olarak fosfat çikarilir. Petrolü sinirli ölçüdedir, ama Irak’tan Akdeniz’e akitilan petrol boru hatlarindan önemli bir geliri vardir. Ithalatini daha çok, Italya, Almanya ve Fransa’dan yapan Suriye’nin çok önemli bir özelligi daha vardir. O da Ortadogu’da Amerikan Mallarinin hiç giremedigi bir ülke olmasidir. Iste sadece bu nedenle bile ABD için, mevcut yönetim devrilmeli yerine yandas bir rejim kurulmalidir.
Degerli okurlar; peki bugünkü rejim çok mu demokrat, çok mu insan haklarina saygili elbette onu söylemiyoruz. Dökülen onca kandan sonra böyle gider mi artik, bunu da söylemek elbette zor. Ama bu, emperyalist devletlerin güdümünde, ya da salt mezhep temelinde bir isyanla, bugüne kadar onlar yönetti, bundan sonra da biz yönetecegiz diyerek ayni sekilde kan dökerek iktidar olmayi hedefleyenlerin de baris ve kardeslik getiremeyecekleri çok açik.

Libya’da, bu oyunlarla iktidar olanlarin, batinin özgürlük savasçilarinin demokrasiden ne anladigi ortada. O kurtaricilarin iskence, tecavüz ve linç haberlerini hep beraber okuyoruz gazetelerde. Tedavi için ülkemize gelen bu parali askerlerin, Beyoglu’nda esnafa estirdikleri terörü, Antalya’da yurttaslarimizin kina gecesini basmalari haberlerini de hep birlikte okuyoruz. Türkiye’de siginmaci olarak kalan Suriyelilerin yol kesme ve esnafa yasattiklari tedirginlik haberlerini ise hiç okumadan geçiyoruz.

Çesitli milliyetlerden tüm halk kesimlerinin baris ve kardeslik içerisinde, esitlik temelinde, bir arada yasayabilecegi, özgür ve emperyalizmden bagimsiz bir Suriye’nin kurulmasi dilegiyle yazimizi bitirelim.

Dostlukla.

27.02.2012



  • Cumartesi 16.2 ° / 13.1 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Pazar 15.3 ° / 11.9 ° Güneşli
  • Pazar 15.3 ° / 11.9 ° Güneşli