SURIYE’YE YUKARIDAN BAKMAK-1
Ilkokul yillarinda çocuklarin çogu harita üzerinde Türkiye’nin komsularini sayarken güneyinde, kuzeyinde gibi cografi olarak yön belirten kavramlarin yaninda, yukarisinda veya asagisinda gibi yardimci tanimlamalara ihtiyaç duyarlar. Çogu zaman bir seyin yukarisinda olmak ondan büyük ve üstün olmakla esdeger gibi algilanir. Oysa bu alginin her zaman gerçegi yansitmadigini hepimiz biliriz.
Suriye konusunda da gazetelerde yazilan ve çizilenlere, politikada söylenenlere söyle bir bakinca birçogumuzun hala o çocuklugundan gelen, yukaridan ya da tepeden bakma aliskanligini sürdürdügünü görebilmekteyiz. Hal böyle olunca Suriye’ye bizde farkli bir yerden bakalim diye düsündük. Bu güne gelmeden önce, kisa bir tarihi gezinti ile neler olmus ve kimler için ne önem arz etmis ona bir bakalim.
1516 yilinda, Yavuz Sultan Selim’in Misir Seferi sirasinda, Mercidabik Muharebesiyle (Halep sehrinin kuzeyinde) Memluk Ordusunu yenerek Osmanli topraklarina kattigi Suriye’de onbir yil sonra ilk isyan hareketi baslar. 1527 yilinda devrin Sam Valisi Canberdi el Gazali Suriye’yi tekrar bagimsizligina kavusturma amaciyla isyan eder.
1606 yilinda ise Halep Beyi Canbolatoglu Hüseyin Pasanin savas alanina geç geldigi için oracikta idam edilmesi üzerine, Suriye topraklarinda Osmanli Devletinin gördügü en büyük Celali Isyani patlak verir. Amcasinin intikamini almak üzere harekete geçen Canbolatoglu Ali, Kilis’i de içeren sekilde tüm bölgeye hâkim olarak bagimsizligini ilan eder. Adina hutbe okutarak para da bastirir. Osmanli padisahi I.Ahmed’e bir mektup yazarak, padisaha “bu kadar da olmaz ki” dedirten isteklerini kabul ettirir. Bir eskiya reisiyle padisah arasinda imza edilen ilk anlasmadir bu mektup. Ancak bu hareket de bir yil sonra Kuyucu Murad tarafindan çok kanli bir sekilde bastirilir.
Bölgenin Osmanli Devleti için her açidan önemi büyüktür. Çünkü o yillarda sadece Kilis’te toplanan yillik vergi 750.000, Halep’te ise 2.800.000 Akçe civarindadir.
19. yy. ilk yarisinin ortalarinda yasanan Kavalali Mehmed Ali Pasa isyani sirasinda bir dönem, adeta Osmanli Devleti ile Misir yönetimi arasinda yapilan bilek güresinin merkez noktasidir Suriye topraklari.
1905-1908 yillari arasinda Osmanliya kök söktüren Yemen Ayaklanmasi sirasinda, Suriye’li Araplar’dan olusan askerlerin kardesleriyle savasmak istemeyerek saf degistirmeleri çok ciddi sorunlarin yasanmasina neden olur. Zaten bu yüzden Cemal Pasa da Osmanli Ordusunda Araplardan Kurulu birlikleri her firsatta Suriye disina yolluyor, yerlerine Türk’lerden kurulu birlikleri getirtiyordu.
1915 yilinda Anadolu’nun pek çok yerinden zorunlu göçe tabi tutulan yüz binlerce Ermeni’nin (kimine göre Bagdat Demiryolundan uzak olsunlar diye) zorunlu iskâna tabi tutuldugu topraklardir Suriye cografyasi.
Osmanli Devleti topraklarinin paylasimi sirasinda ise Fransa’nin kimseye birakmayarak özellikle elinde tutmaya çalistigi bir yerdir Halep, Sam ve Musul Üçgeni bölgesi.
Osmanli Devleti artik resmen sona erdiginde ise, biraktigi dis borç mirasindan Lübnan’la birlikte payina düsen 11.108.858 TL. Borcunu 1933 yilinda ödemeyi bitirmistir Suriye Devleti.
Suriye’nin nasil kurulduguna da kisaca deginerek tarih kismini bitirelim. 8 Mart 1920 de Suriye Genel Meclisi aldigi bir kararla bagimsizligini ilan eder. Ingiltere ve Fransa bu karari tanimadiklarini söyleyerek karsi girisimlerde bulunurlar. Ancak yasanan hayli karmasik bir sürecin ardindan 1922 Temmuzunda Filistin ve Lübnan’la birlikte Suriye, Milletler Cemiyeti tarafindan birer Manda Yönetimi olarak resmen taninirlar. 1925 yilinda Fransa karsiti bir ayaklanma yasanir. 1936 yilinin Eylül ayinda ise Fransa ile imzalanan bir anlasma ile resmen bagimsizligini kazanir.
Emperyalist Bati için Suriye’nin Önemi.
Kuzey Suriye Bölgesi, basta Kürt, Arap ve Türkmen asiretlerinin yaninda çok çesitli etnik gruplari da barindiriyordu. Bölgeden birkaç tane ticaret yolunun geçmesi, Halep ve civarinin oldukça zengin olmasi Avrupali Devletlerin her zaman bir hayli ilgisini çekiyordu. Ayrica Iran Sahi ile kurulacak iyi bir iliski için buralarinin bir basamak oldugu çok açikti. O nedenle Ingiliz ve Fransiz siyaseti bölgeyle çok yakindan ilgileniyordu.
25 Temmuz 1840tarihinde Britanyali meshur bir siyasetçi olan Saftesböry, ülkesinin Hariciye Nazirina bir mektup yazarak sunlari söylüyordu. ”Suriye’nin Britanya himayesine girmesi kaçinilmazdir. Bu ise maddi sermaye ve insan gücü ister. Sermaye ve mal ise, mal ve can güvenliginin çok oldugu yere kendiliginden yönelir”
17 Agustos 1840 tarihli London Times Gazetesi’nde ise Suriye cografyasina Yahudilerin yerlestirilmesi projesinin bes Avrupa Devletinin himayesinde yürütüldügü yazilmaktadir. Fransa ise kendisini özellikle Sam ve Filistin’in kutsal topraklarindaki Katoliklerin hamisi sayiyordu.
1853 yilinda ise Ingilizlerin uzman istihbaratçilarindan ve ayni zamanda Güney Avusturalya Genel Valisi olan Albay Geoerge Havler parlamento’da su konusmayi yapiyordu. “Tanri Britanya’nin dis ticaret bölgelerindeki yolu (Hindistan, Çin, Avusturalya vb.) üzerine Misir ve Suriye’yi koymustur. Tanri bu iki ülkeye cesaretle hâkim olmanin zamanlamasini yaratmayi Britanya üzerine farz kilmistir. Suriye halkini bu ilahi istege layik tek bir halk ile degistirmek de süphesiz Britanya’nin elindedir. Bu halk, bu topraklarin gerçek sahipleri olan Israil çocuklaridir.”
Suriye iste bu nedenlerle batinin bir hayli ilgisini çekiyordu. Ama bir baska sey daha vardi batinin ilgisini çeken. Biliyorum çogunuzun aklina hemen bölgedeki petrol gelecektir ama bizim kast ettigimiz petrol degil Arap Milliyetçiligi. Iste ona da ikinci bölümde deginmek üzere yazimizi burada bitirelim.
Dostlukla.
19.02.2012