Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) düzenledigi Mevsimlik Tarim Isçileri Kurultayi’nin ilk gününde söz alan tarim isçilerinin anlattiklari hem kölelik denebilecek çalisma kosullari hem de bin türlü asagilanma ve berbat yasam kosullarini çarpici biçimde ortaya koydu.
Bölgede ilk kez Kürt isçilerin sorunlari için yapilan böylesi bir kurultayin tarihi önemine vurgu yapan tarim isçilerinin örgütlenme isteklerini güçlü biçimde dile getirdikleri kurultayda konusmalarin tamami Kürtçe yapildi. Çalismak için Türkiye’nin 50 iline gittiklerini anlatan isçiler, gittikleri illerde tecrit edildiklerini, Türk halkiyla hiçbir iletisimleri olmadigini, yillarca çalismak için gittikleri bu kentleri göremediklerini, çok kötü kosullarda, onlarin tarifiyle, ‘hayvanlarin bile barinamayacagi’ yerlerde kaldiklarini ve çogu zaman paralarini dahi alamadiklarini anlatti. ‘Orada çocugumuz öldügünde mezarliga gömmemize izin vermediler, ormana gömdük’ sözleriyle ugradiklari ayrimciligi çarpici bir örnekle ifade eden isçilerin anlatimlari, gittikleri illerde Türk halkiyla kaynasmak ve birbirini tanimak yerine önyargilar biriktirmis ve aralarina mesafe koymus olarak ayrildiklarini gösterdi.
Toplumun en yoksul kesimlerinden biri olan ve 30 yillik savasin tüm travmasini üzerlerinde tasiyan Kürt tarim isçilerinin kurultayda yaptiklari konusmalarda, ‘zenginlik, patronluk ve Türk’ sözcüklerini çogu zaman ayni anlamda kullanmalari dikkat çekiciydi. Konusmalardaki üsluba, gittikleri illerde yasadiklari ayrimciligin yarattigi ‘kizginlik, öfke ve kirginligin’ sirayet ettigi net olarak görülüyordu. Gittikleri yerlerde sendika, emekten yana siyasi parti ve meslek örgütlerinden ya hiç destek görmediklerini ya da çok az destek gördüklerini anlattilar. Bölgedeki toprak zenginlerinden, topragin adaletsiz dagilimina da tepki gösteren isçiler en önemli sorunun, kendilerini bati illerinde çalismaya götüren elçiler oldugunu ifade etti. Bir tür taseron hizmeti veren ve isçilerin ‘dayibasi’ olarak tarif ettigi bu elçilerin kendilerini sömürdügünü, emeklerini gasbettigini dile getiren isçiler, sendikalasma ve bir biçimde örgütlenme konusunda çok istekli olduklarini, dayibasiligin kalkmasinin, insanca çalisma kosullarinin ancak örgütlenmeyle mümkün olabilecegini belirtti. Kürt kurumlarina isçi haklari için de çaba sarfetme çagrisi yapilan kurultayda kadinlarin durumuna da özel vurgu yapildi. Söz alan kadinlar, erkeklerden daha fazla ezildiklerini, günde 14-16 saat çalismaya ek olarak ev islerini de yaptiklarini, tarla ve çadir arasina sikistiklarini dile getirdi.
Kurultayda konusulanlarin kagit üzerinde kalmamasi ve tarim isçilerinin örgütlenmesi için mücadelenin tüm kesimlerce yükseltilmesi isteginin güçlü biçimde dile getirildigi kurultayda söz alan isçilerin konusmalarini aynen yayinliyoruz. Isçilerin her bir sözü çok sey anlatiyor.
‘KADINLAR IKI KAT FAZLA EZILIYOR’
Semiha Sürer: Ekonomik sebeplerden Karadeniz’e gittik. Köyümüz bosaltilmisti. Köyde bagimiz, bahçemiz topragimiz vardi. Yaktilar yiktilar. Karadeniz’de çalismak çok zor. Önceki yil gittigimizde kimliklerimizi topladilar. Sabah 7’den aksam 7’ye kadar çalisirdik. Molamiz 15 dakikaydi. 15 dakikada nasil dinlenilir? Bizde biraz sahiplenme ve birlik olsaydi bu kadar ezilmezdik. Benim önerim dayibasilik kalkmali. Dayibasilar isçinin hakkini yiyor. Aldigi parayi hak etmiyor. 30 TL yevmiyenin 2 TL’sini o aliyor. Türk devleti bizi bilinçli olarak evsiz yurtsuz birakiyor. Kadinlar iki kat fazla eziliyor. Iste çalistiktan sonra evde yemek hazirliyor, ev isleri yapiyor. Gece 11’e kadar çalisiyor. Sabah de kahvalti için çok erken kalkiyor. Kadinlar erkeklerin baskisi altinda. Yer yer öldürülenler oldu. Erkek isçilerin bilinçlenmesi lazim. Çünkü oraya çalismaya kadin erkek birlikte gidiliyor. Örgütlenmeliyiz.
‘TARIM ISÇISI HER YERDE EZILIYOR’
Sükrü Özenç (Siirt): Kuzey Kürdistan’da da Türkiye’de de tarim isçileri büyük cefa, eziyet görüyor, haksizliga ugruyor. Ama Türk halki Kürt halkini hâlâ taniyamadi. Isçiler için yapilan bu kurultay kagit üzerinde kalmasin. Tüm sehirlerde, köylerde, mahallelerde çalismaliyiz. Örgütlenme için toplantilar yapmali, buradaki kararlari oralara tasiyip, harekete geçirmeliyiz.
‘AHIR GIBI YERLERDE YASADIK’
Lebile Çiçek (Mardin): Findiga gittik. Ahir gibi yerlerde kaliyorduk. Dayibasilar hakkimizi yiyordu. Yevmiyemizde de çesitli bahanelerle kesintiler yapiyorlardi. Dayibasilara karsi çikinca da jandarmaya sikayet edip üzerimize saliyorlardi.
‘HIÇBIR SOSYAL GÜVENCEMIZ YOK’
Mehmet Selim Akkoyun (Kiziltepe): Biz kendimize sahip çikarsak sorunlarimizi çözebiliriz. Batida Türkler içinde iyi insanlar da var, bize kötü davrananlar da. Bizim Kürt zenginlerimiz de bize kötü gözle bakiyor. 45 yildir tarim isçiligi yapiyorum sigortam olsaydi su an emekli olmustum. Ama hiçbir sosyal güvencemiz yok.
‘BIZE NIYE TÜRKÇE KONUSMUYORSUNUZ DIYORLAR’
Emine Çizik (Urfa): Sigortasiziz. Kendi memleketimizde issiziz. Oglum da sigortasiz bir iste çalisirken parmagi koptu. Batiya çalismaya gidince Türkçe bilmemek sorun oluyor. Kendi aramizda Kürtçe konusunca bize ‘niye Tükçe konusmuyorsun’ diyorlardi. Biz de onlara ‘Siz Kürtçe konusun’diye karsilik veriyorduk. Bize çok insafsiz davraniyorlardi. Yol masrafi ve oradaki masrafimiz tüm kazancimizi götürüyor. Burada is olsa oraya gidip niye baskasinin isinde çalisalim ki? Findiga gidince ‘köpekler geliyor’ derlerdi. Polis arabalari sürekli takip ederdi bizi. Kadin olarak daha çok sikinti çektik. Ev isi var, çocuklar var. Çok büyük zorluk bu. Isimiz kendi yasadigimiz yerde olsaydi daha iyi olurdu. Kaç yildir yevmiye 20 lira. Hiç degismiyor. Pamuga gidenler hâlâ paralarini alamadi. Sigorta istiyoruz. Kendi topragimizda is istiyoruz.
‘BURSA’DA GECE DISARI ÇIKMAMIZ YASAKTI’
Nusret Atalay (Mazidagi): Findiga gittik; Kürtçe konusunca ‘Türkçe konusun’ diye uyardilar. Bu konuda çok baski görünce çalistigimiz günlerin yevmiyesini isteyip ayrilmak istedik. Zaten dayibasini sadece ilk gittigimiz gün gördüm. Bir daha da görmedim. Bana bir çek verdiler. Memlekete geldik. Çek karsiliksiz çikti. Kürdüz diye hakkimizi daha kolay yiyebileceklerini düsünüyorlar. Gittigimiz yerlerde bize kalmak için verdikleri yerler, hayvanlarin bile barindirilmayacagi yerlerdi. Ben bu muameleyi görünce ‘bize Türklerin isi lazim degil’ deyip geri döndüm. Sonra Bursa’ya gittik çalismaya. Bursa’da gece disari çikmamiz yasakti. Kimliklerimizi topladi jandarma. Sebep? Hirsizlik yapiyormusuz. Bunun üzerine orayi da terk ettim. Yemin ettim bir daha batida çalismaya gitmeyecegime. Evde televizyonda findik isçileri ile ilgili haber çikinca çocuklarim ‘baba kanali degistir moralimiz bozuluyor’ diyorlar. Sonra kendi memleketimde çalismaya basladim. Burada da masraflari çikarinca 20 lira yevmiye kaliyor elimde. Burada da sömürü var. DTK’nin bu meselenin üzerinde durmasini istiyorum.
‘KÜRTLER TÜM KURUMLARIYLA ISÇI HAKLARI IÇIN DE ÖRGÜTLENMELI’
Kamil Göktas (Siverek): Burada birçok sorunumuz dile getirildi. Bize mevsimlik isçi ismini koymuslar. Ama bence biz sadece isçiyiz. Emegiyle geçinen Kürtleriz. Mevsimlik ismini kabul etmiyorum ben. Sigortasiz, güvencesiz çalisiyoruz. Artik Kürtler örgütlü olduklari bu yüzyilda tüm kurumlariyla tarim isçilerinin sorunlarinin çözümüne katki sunmali. Mutlaka sendikali olmaliyiz. Bu isin bir ayagi Kürdistan’da bir ayagi Türkiye’de. Tarlada yani basimizdaki insanlara da bu sorunu anlatmak zorundayiz. Bakin ben çalistigim yerde tuvalet ve banyo yaptigimda ‘Siz de Türk müsünüz yoksa? Giderek bize benziyorsunuz’ dediler. Bizi küçümsüyorlar, asagilayarak konusuyorlar. Sorunlarimizi valiye bildirince devlet bizi toplama kampi gibi barakalara soktu. Biz örgütlenmeye susamis bir halkiz. Biz isçinin sorununu iyi anlatirsak, kurumlarimizdan destek alirsak sendikali olmayi basaririz. Bu isin Kürdistan ayagi da dayibasilik sorunudur. Dayibasilar oraya götürdükleri isçiyi resmen sömürüyor. %10 komisyon aliyor yevmiyeden. Hiçbir hakkimizi savunmuyor. Sendikali olursak her yerde temsilcilerimiz olur. O zamanda elçiye, dayibasina gerek kalmaz.
‘BÖLGEDE 500 BIN DÖNÜM ARAZISI OLAN VAR AMA BIZIM TOPRAGIMIZ YOK’
Mahmut Tanisman: Çalismaya gittigimiz metropollerde yaninda çalistigimiz kisinin arazisi 20-50 dönüm arasi. Bölgede ise 200-300-500 bin dönüm araziden asagisi araziden sayilmiyor. 100 bin dönüm arazisi olan kisiler var burada. Ama bizim topragimiz yok ve batida 50 dönüm arazisi olan insanlarin yaninda çalismak zorunda kaliyoruz. Burada pamukta çalisanlar paralarini alamadi hâlâ. Bu kadar çok tarim arazisinin oldugu yerde çalisip da paramizi alamiyorsak, tabi batiya çalismaya gitmek zorunda kaliriz.
‘EN BÜYÜK SORUN DAYIBASILIK’
Mehmet Sincar: En büyük sorun dayibasilik. Dayibasilik meselesi üzerinde durmaliyiz. Dayibasilar yevmiyeyi belirsiz tutuyor. Sorunca ‘oranin Ziraat Odasi, Kaymakamligi belirleyecek’ diyorlar. Dayibasi 25 liraya anlasinca bize 22’ye anlastim diyor. Bu 3 lirayi cebe attigi gibi kendi komisyonunu da kesiyor. Dayibasi bizi kendi transit minibüsü ile götürüyor. 100 lira yol hakki da aliyor bizden. Her açidan sömürüyor bizi dayibasi. Adapazari’nda Köpek Pazari vardir. Orada en güçlü isçileri seçerler. Biz orada is bekleriz. Çok asagilayici bir durum bu. Biz örgütlenmemizi mahalle mahelle yapmaliyiz. Dayibasi benim akrabam ona uyacagim diyecek bir sürü isçi ile karsilasacagiz. Örgütlenirken bu tür durumlara da hazirlikli olalim.
‘KAGIT ÜZERINDE KALMASIN’
Hidir Simli (Diyarbakir): Bu kurultayda kagit üzerinde kalacak kararlar almamaliyiz. Bize pratik lazim. El ele vermeliyiz. Eger bu kurultayi yapip da aldigimiz kararlar kagit üzerinde kalacaksa bu kendimize ihanet olur. Bunu bilelim. Bu kurultayda alinacak kararlari kararlilikla uygulamaliyiz.
‘BATIDA MEZARLIKTA BILE YERIMIZ YOK’
Ibrahim Aykaç (Imam-Mele): Biz batida çalisirken çocuklarimizi oradaki mezarliklara gömemiyoruz. Izin vermiyorlar. Ya ormana ya kuytu yerlere gömdük ölülerimizi batida. Orada mezarlikta bile yer yok bize. Biz fakir insanlar birbirimize sahip çikmaliyiz. Bu ilçede 400 bin dönüm arazi var. Ama Kürtler metropollerde tarim isçiligi yapmaya mecbur. Bakin Serêkanîyê’den Afganlari getirip yerlestirdiler (Ceylanpinar’a). Onlara bedava toprak ve su (sulama amaçli) dagittilar. Kimin topragini? Kürtlerin topragini. Niye onlara verdiler? Çünkü onlar Özbek Türkleri diye. Ayni seyi Siirt’te de yaptilar. Bizim topragimiz ama bize bir pay düsmüyor. Kendi topragimiza sahip çikmaliyiz. Isçiyi ise götüren elçiler isçinin kanini emiyor. Tarim isçileri kendi topraklarinda çalisip geçinmek istiyorlar. Bu ülkede Kürt esittir köle algisi var. TBMM’de bir kadin vekil bunu dile getirdi. Kürt ve Türk esit olamaz diye. Onlarin kafasinda Kürt köle demektir. Biz cennet topraklari üzerinde yasiyoruz. Hz. Muhammed’in ‘Mezopotamya olmadan dünyada yasam olmaz’ diye bir hadisi var. Dicle-Firat’in ortasinda yasiyoruz. Dicle ve Firat’in kaynagi bizde. Ama en büyük yoksullugu biz yasiyoruz bu cennette. 1 dönüm arazimiz olsun ama kendi yasadigimiz yerde olsun. Burada çalismak ve yasamak istiyoruz.
‘BIZE AHIR GIBI YERLERI LAYIK GÖRÜYORLAR’
Ali Teymür: Burada zenginlerin 10-20 bin dönüm arazisi var. Bizim yarim metre bile yok. Geçinmek için mecbur findiga gidiyoruz. Biz gidecegimiz yere ‘tuvalet, banyo varsa geliriz’ diyoruz. Gelin bizim kaldigimiz yerde kalirisiniz diyorlar. Gittigimizde ahir gibi yerleri layik görüyorlar bize. Borç harç edip 200-300 TL yil ücreti verip gidiyoruz. Orada da 500-600 lira zararimiz oluyor. Gittigimize degmiyor. Orada çalisirken onlarin dedigini harfiyen yapinca bizden iyisi yok. Ama en ufak bir itirazimizda ‘bunlar terörist, PKK’li. Magarada yasiyor bunlar’ diyorlar. Polise, askere sikayet ediyorlar. Asker Türk, polis Türk, devlet de Türk. Sikayet olunca devlette lafimiz para etmiyor. Paramizi isteyince çek veriyorlar. Kabul etmeyince gidip devlete sikayet ediyorlar çeki kabul edip memlekete dönmemiz için. (Urfa/EVRENSEL)