Tarih: 01.01.2018 00:00

ULUSLARASI ÇALISMA ÖRGÜTÜ: ILO

Facebook Twitter Linked-in

ULUSLARASI ÇALISMA ÖRGÜTÜ: ILO

Çalisma yasaminda sürekli olarak adindan bahsedilen bu örgütün ülkemizde yeterince tanindigini söylemek zordur. Siyasal iktidarlar tarafindan bu alanda yapilan veya yapilacak olan tüm düzenlemelerde ILO Standartlarinin esas alinacagi söylenir. Sendikal çevrelerin çogunda ise yine ILO Normlarini esas alan ve onu hedefleyen bir mücadele hatti izlenir.

Peki, bu ILO nasil bir örgüttür ki hem devlet, hem isverenler, hem de sendikal çevreler bunun koydugu kurallari esas almaktan bahseder?

Ve bu örgüt kimin lehine çalisir, çalisma yöntemi nasildir, yönetim organlari nasil ve kimlerden olusur, kim ne oranda temsil edilir? Iste tüm bu sorulara bir yanit bulabilmek amaciyla konuyu kisaca ele almak istedim.

Ülkemizde ve Uluslararasi Kamuoyunda kisa adiyla  “ILO”* olarak taninan örgüt çalisma yasamina iliskin standartlari olusturmak amaciyla kurulmustur.  Birlesmis Milletlerin bir uzmanlik örgütü olarak görev yapmaktadir. O halde Kurulus Süreci Hakkinda kisa bir bilgilendirme yapmakta yarar vardir.

Sanayi devrimi ile birlikte her türlü hak ve sosyal güvenceden, is güvenliginden yoksun yeni bir sinif ‘isçi sinifi’ dogmustu. Bu dönemin en belirgin özelligi olarak kadin ve çocuk isçilerin durumu ise daha da kötüydü. Isçilerin durumunun biraz olsun iyilestirilmesi için yürütülen çabalar ise sinirli ve çogu zamanda sonuçsuz kaliyordu.

Diger yandan rekabet esitsizligi ile karsilasan isveren çevrelerinde ise bu esitsizligin giderilmesi için uluslararasi bir kurulusa ihtiyaç oldugunu dile getiren sanayiciler mevcuttu. Bunlar arasinda Ingiliz Sanayici Robert Owen, Fransiz Sanayiciler Dolfus ve Daniel Le Grand basi çekmektedir.

Özellikle Daniel Le Grand çesitli ülkelerin çalisma yasami ile ilgili mevzuatlarini inceleyerek bu konuda yasa taslaklari hazirlar. Görüslerini Ingiliz, Fransiz, Alman ve Isviçreli devlet adamlarina mektuplar yazarak iletir. Böylece bir Uluslararasi Çalisma Mevzuatina ihtiyaç oldugunu savunan ilk kisi olmustur. Zamanla gelisen bu düsünce özellikle 1. Paylasim Savasi yillarinda hiz kazanir.

Savasi önleyemeyen sendikalar, bu kez de hiç olmazsa sosyal adalet açisindan savastan sonra bazi olumlu sonuçlar almak için var güçleriyle çalisirlar. Bu amaçla alti adet kongre düzenlerler.

 Öte yandan 1919 yilinda “Baris Konferansi” adiyla Paris’te toplanan bir konferansta, Versay Anlasmasina sunulacak öneriler hazirlanir. Bu amaçla toplanan 15 üyeli bir komisyonda çesitli tartismalardan sonra kurulacak yeni bir örgüt için karar alinir. Önce isçi, isveren ve hükümetlerin önerecekleri birer temsilciden olusacak bir yapi önerilir.(1+1+1=3).  Ancak Ingiltere buna karsi çikar ve iki hükümet, bir isçi, bir isveren temsilcisinden olusacak sekilde yeni bir öneri sunar.(2+1+1=4).  Yapilan oylamada 6’ya karsi 8 oyla bu öneri kabul edilir ve ILO’nun halen bugünde devam eden yapisi belirlenmis olur.

Ve böylelikle Versay Anlasmasinin Çalisma Yasamina iliskin 13. Bölümüne eklenen bir kararla uluslararasi bir çalisma örgütü kurulmasi kabul edilir. Ancak kurulacak yeni örgütün görevi, bu alanda yasa yapmak degil, hükümetlerin kabul edecegi tavsiyeleri olusturmak olarak belirlenmistir.

 Birlesmis Milletlerin üçlü yapidaki (isçi-isveren- hükümet) bu tek örgütünün 3 ana organi vardir.                                                                                                                                                          1) Genel Konferans (Uluslararasi Çalisma Konferansi): ILO’nun en yüksek organi olup her hükümetten 4 delege katilmaktadir.(2 hükümet, 1 isçi, 1 isveren)                                                                                                                                                              2) Yönetim Kurulu: Genel Konferansa katilmak için seçilen üyelerin arasindan seçilen 56 kisiden olusur. Burada da yine üçlü yapi orani aynen korunur. Yani 28 üye hükümet temsilcilerinden, 14 üye isçi temsilcilerinden, kalan 14 üye ise isveren temsilcilerinden seçilir. Seçimde esas olan her grubun kendi üyelerini seçmesidir. Ancak hükümet kanadi temsilcilerinin seçiminde ise bir ayricalik söz konusu olup, bu 28 üyenin 10 adedi önde gelen sanayilesmis ülkelerden**, geri kalan 18 adedi de geri kalan hükümet temsilcilerinden seçilirler.                                                                                          3) Uluslararasi Çalisma Bürosu: ILO’nun somut ve sürekli olan tek organidir. Basinda bir Genel Müdür bulunmakta olup 100 ülkeden 3000 uzman çalismaktadir. Bu uzmanlar kendi ülkelerinden bagimsiz olup sözlesme ve tavsiyelerle ilgili tüm bürokratik islemleri yaparlar. En önemli ayrim burada üçlü yapi yoktur.

Burada daha fazla ayrintiya girmeden sadece bunlarin disinda yine çesitli organlari ve komitelerinin mevcut oldugunu belirtmekle yetinelim. ILO Anayasasini imzalayan her üye devlet, buna uyacagini taahhüt ve bu çerçevede örgütün yapacagi denetimi de kabul etmis olmaktadir. Tüm bu isleyisler belirli esaslara baglanmistir. Ama biz yine bu detaylara girmeden asil deginmek istedigimiz konuya dönelim. Nasil bir örgüttür bu ILO?

ILO’yu Iyi Tanimaliyiz.

Ülkemizde çalisma yasamina ait birçok konu ILO normlari ile kiyaslanarak degerlendirilmektedir. Bu degerlendirmelerin çogunda da normlar  “en ideal olan” diye sunulmaktadir. Oysa gerçekte durum hiç de böyle degildir. ILO Normlari, ya da standartlari olmasi gereken en asgari normlardir. Yani asgari ücret gibi bir alt siniri ifade eder. Zaten bu durum ILO mevzuatinin temelini olusturur.

 ILO herhangi bir konuda bir standart belirlediginde üye ülkelere sunu söylemis olmaktadir. “Ben bu konuda olmasi gereken en alt siniri belirledim. Sizler de bunun altinda hak ölçüsü koyamazsiniz.”  Ancak üye devletler kendi iç hukuklarinda bunun üzerinde hak veren düzenlemeler yapmakta serbesttirler.

Bu sartlarda sikça duydugumuz “ILO’da ne varsa bizde onu veriyoruz”  demek hiç de övünülecek bir sey degildir. Bu bir insana” ben sana ölmemen için gerekli en az gidayi veriyorum, daha ne istiyorsun”  demekten baska bir sey degildir.

Öte yandan, ne yazik ki kimi sendikal çevrelerde de bu yaklasim çok yaygindir. “Biz çok fazla bir sey istemiyoruz, ILO’da ne varsa onu istiyoruz”  söylemi çok bilinen bir istemdir. Ve yine ne yazik ki geçmiste bunu DISK Genel Baskanlari dahi böyle ifade etmislerdir.***

ILO’yu daha iyi tanimak için asil bilinmesi gereken husus ise yukarida anlattigimiz 56 kisilik Yönetim Kurulunun yapisidir. Bu yapida 14 isçi temsilcisinin hepsi emekten yana sinif tavri alsa bile, karsisinda otomatik olarak 14 isveren temsilcisi oldugu da bir gerçek. Geri kalan 28 hükümet temsilcisinden (kapitalist sistemin/en güçlü sanayilesmis ülke temsilcilerinin çogunlukta oldugu bu gruptan) ne kadari emekten yana tavir alacaktir dersiniz? Yine Genel Kuruluna her ülkeden katilan 4 temsilciden ikisinin hükümet, birinin isveren, birinin isçi temsilcisi oldugunu düsünürseniz karalar kimin lehine çikar sizce? Her iki organda da durumun isçiler aleyhine oldugu son derece açiktir.

Aslinda ILO’yu daha iyi anlamak için belki de ilk Genel Müdürü olan Albert Thomas’in su itirafina/sözlerine bakmak bile yeterlidir. ILO bir makinadir. Bu makinanin motoru hükümetler, itici gücü isçiler, frenleme tertibati ise isverenlerdir. Özellikle kalkinma asamasinda olan ülkelerde isverenler frenleme tertibatina basmayi adeta bir kural haline getirmislerdir. Oysa sosyal adaletsizlikle mücadeleyi yavaslatmaya çalismak kötü bir ihtiyattir.”

Bu kosullarda ILO’yu çalisanlarin haklarini koruyan uluslararasi bir örgütlenme olarak almak mümkün degildir. Sadece Birlesmis Milletlerin çalisma yasaminda uzlasmayi saglamak için kurulmus uzman bir kurulusu olarak görmek gerekir. Ancak burada önemli olan uzlasmanin nerede saglandigidir. Isçi sinifi ve emekçilerin lehine mi, yoksa sermaye sinifinin kabul ettigi en ileri, en üst seviyede mi saglandigi gerçegidir.

ILO’yu iyi tanimadan, yapisinin nasil olustugunu bilmeden sendikal hareketlerin de hedeflerini iyi belirlemesi mümkün degildir.****

Dostlukla.

*(ILO: International Labour Organisation.**Bu 10 ülke sunlardir. ABD, Almanya, Çin, Fransa, Hindistan, Ingiltere, Italya, Japonya, Rusya, Kanada veya Brezilya’dir. ***24 Mart 1995 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde bir haberde dönemin DISK Genel Baskani Ridvan Budak, gerçeklestirecekleri olaganüstü kongrede ILO norm ve standartlarina uygun bir çalisma yapacaklarini beyan etmistir. ****Bu yazi Memur Gerçegi Dergisi’nin Nisan 1995 tarihli 1. Sayisinda yayinlanmis olan ayni baslikli yazidan yaralanilarak hazirlanmistir.*****Prof. Dr. Mesut Gülmez. Sendikal Haklarin Uluslararasi Kurallari ve Türkiye. TODAIE. 1988./ Kamil Atesogullari. Uluslararasi Çalisma Örgütü Türkiye Iliskileri. Sosyal Is Sendikasi.

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —