Tarih: 01.01.2018 00:00

Yasalari çigniyor, yargiya müdahale ediyorlar

Facebook Twitter Linked-in

Yasalari çigniyor, yargiya müdahale ediyorlar

Serpil ILGÜN

Iktisat Profesörü, Gazeteci-Yazar Mehmet Altan’la, 28 Aralik’ta ikinci yilini dolduracak olan Roboskî katliamini konusmayi planlamistik. Ancak 17 Aralik’ta yapilan yolsuzluk operasyonu, ister istemez söylesimizin ana gövdesini olusturdu.
Roboskî katliamina hemen her yazisinda ya da konusmasinda yer vererek katliamin takipçiligini sürdüren Altan, meseleyi Cemaat-Hükümet olarak tartismanin, yolsuzluk iddiasinin üstünü tipki Roboskî katliami gibi kapatmaya yarayacagini vurguluyor.
Erdogan’in denetlenmek istemedigini belirten Altan, “Yanlis yaparak, hukuku yok sayarak ne yaparsan yap Türkiye’yi yönetemezsin. AKP akil disi açiklamalarla, ‘biz temiziz, bizle ugrasanlar muhakkak çetedir, dis dünyadir, komplodur’ diyerek gidemez. AK Partinin de bunu yapamayacagi anlasili-yor” diyor.

Operasyon büyük, suçlamalar, yazilip çizilenler vahim ama bakanlarin hiçbiri istifa etmedi. Basbakan operasyonun bir komplo oldugunu söylüyor. Yorumunuz ne?
Dogrusu Türkiye’deki tartismalari yadirgiyorum. Çünkü klasik bir devlet tanimi yasama, yürütme ve yargi üstünedir. Bu üç ayri kuvvetin birlesimi, dengesi ve birbirini denetlemesiyle devlet olusur. Fakat Türkiye’de tartismalar, sanki çok yerlesik bir devlet ve hukuk algisi varmis gibi sirf siyasi olarak sürüyor. Bu siyasi tartismanin özünde de bir devlet algisi ve gerçek hukuk ölçüsü yok. Onun için hükümetin panikledigini, mevcut süreci ayni deniz feneri gibi bastirmak isteyecegini görüyorum. 

Cemaat bu yapinin neresinde duruyor peki? 

Buna Cemaat diye bakarsaniz yanilirsiniz. Bence ilk bakmamiz ve tartismamiz gereken konu bizzat bu yolsuzluk ve bu yolsuzluga imkan taniyan denetimsiz ortamdir. Yürütme erkinin her türlü denetimden azade olarak keyfi uygulamalarini sürdürme istegidir. Burada çok agir iddialar var. Bunu tartismaya gerek var mi? Bu iddialari ortaya çikarmak lazim. Bizim, ortaya çikan yolsuzlugu degil o yolsuzlugu ortaya çikaranin kimligini ve niyetini tartismamiz isteniyor. Yolsuzlugu ortaya çikaranlarin isledigi bir suç varsa, bir hukuksuzluk varsa bunu ortaya koyar ve gereken suç duyurusunu yapar Hükümet. Öyle yapmiyor. Kaniti belgesi olmayan bir komplodan, kötü niyetten bahsediyor ve ortadaki kanitlari da yok sayiyor. Kanitsiz iddialardan önce, kanitli iddialari konusmamiz gerekir bence. Ama AK Parti denetim sevmiyor. Sayistay raporlarini yok ediyor, ihale yasasini devre disi birakiyor. Kendisini denetleyecek her seyi yahut kendisine yönelik her talebi çetecilik, çapulculukla itham ederek denetim disi bir yozlasma ve çürümeyi rahatlikla yasamak istiyor. Örgütlü bir yolsuzluk iddiasi, 14 aylik bir çalisma sonucu ortaya çikiyor, buna “su grup, bu grup” vs. diyor. Peki devlet diye bir sey yok mu burada? Devlet varsa o çete dedikleri yapi devletin içine nasil yerlesti, devlet diye bir sey yoksa, mevcut ne? 

“Cemaat diye bakarsaniz yanilirsiniz” dediniz ama neden bu operasyon Cemaatle kavga siddetlenince yapildi? 
Burasi devlet mi degil mi, bütün bu tartismalardan önce bunu netlestirmek lazim. Bu sorusturmanin arkasinda Cemaat olabilir veya olmayabilir, bunu bilemem fakat bence ilk soru sudur: Devletin içinde Cemaat olur mu? Devlet ya var, ya yok. Devlet yoksa söylenecek bir sey yok. Devlet, devlet degilse, yasama, yargi, yürütme ayrimi yok ise, herkes o devletin içinde dedikleri gibi çeteleserek örgütlenebiliyorsa, bunun A veya B olmasi hiç önemli degil. O çete o devletin içine nasil, kimin yardimi ve destegiyle yerlesti? On iki yillik bir iktidar karsimizdaki, bunun hesabini vermek de ona düser. “Ne istedilerse verdik” diyen Basbakanin kendisi. O zaman sormaz misiniz, “o çeteye” ne diye her istedigini verdin? Eskiden suç ortagi idin de simdi yolsuzlugun ortaya çikarilinca mi ortakligi bozdun? “Cemaat” dedigin kimler? Kendi polislerin ve hukuk sistemindeki adamlarin! Peki böyle bir sey ortaya çikmadan önce niye onlara dokunmuyordun? “Biz temiziz, bizle ugrasanlar muhakkak çetedir, dis dünyadir, komplodur”, ortadaki çürümüslük bu sözlerle gözlerden saklanamaz. AK Partinin de bunu yapamayacagi anlasiliyor. 

Erdogan, bu stratejinin sonuna mi geldi sizce? 
Böyle gitmeyecegi çok açik. AK Parti çok çok büyük yanlisliklar yapiyor. Vesayeti devralip bir sekilde otoriter bir dönemi iyice koyulastirmak ve kendi keyfine göre baskici ve zorba bir anlayisla tek tip toplum yaratmak istiyor. Denetlenmek istemiyor. Erdogan ne söylerse söylesin, yolsuzlugu ortaya çikaracak misin, engelleyecek misin? 
Mesele budur. Deniz feneri neydi, Uludere neydi? 

Hükümet operasyonla ilgili direkt Cemaat demekten kaçiniyor, “Cemaate bagli ama ondan bagimsiz hareket eden bir cunta” tarif ediliyor. AKP direkt Cemaat demiyor çünkü Cemaatin baska hamleler yapmasindan ürküyor” diyenler var. Katilir misiniz? 
Bunlar meselenin özünden uzaklastiran seyler. Yanlis yaparak, hukuku yok sayarak ne yaparsan yap Türkiye’yi yönetemezsin. 76 milyonluk bir ülkeyi bir adam kendi keyfine göre yönetemez. Ne derse desin, meselenin özü budur.

Siz hakli olarak “meselenin özünü görmeliyiz” diyorsunuz ama 17 Aralik operasyonundan bu yana neredeyse saat basi degisen gelismelerin, yapilan açiklamalarin ne anlama geldigini, sizin nasil okudugunuzu sormak durumundayim. 
Tabii tabii. Siz sorularinizi soracaksiniz. Ama esas durum, burasi yasama, yürütme ve yargidan olusan bir devlet mi? Yoksa yasamanin ve yarginin yürütmeye baglandigi ya da baglanmasi istenen bir yapi mi? Önce bu soruya cevap  vermek önemli diyorum. 

17 Aralik’tan bu yana Hükümetin yaptigi görevden almalara, tartismalara vs. bakinca bu soruya ne yanit veriyorsunuz?
Bugün itibariyla, AKP uzantisi gazetelerde gördügüm, -ki eskiden gazeteler bu islere girmeye çekinirlerdi- hepimizi aptal yerine koyan sahte propagandalar. Iddialarin önünü açmak, bunun olup olmadigini görmek yerine, üstünü kapatmaya çalismaya yönelmek isleri daha da zivanadan çikarir. Ben bunu hizmet-hükümet tartismasi olarak yapmanin yolsuzluk iddiasini ortadan kaldirip, üstünü kapatmaya yarayacagini düsünüyorum. Uludere gibi. Uludere’yi de AKP’lilere sorun, bin tane sey size anlatir. Istihbarat böyleydi, hükümeti yipratmakti, bilmem neydi. Bana ne. Devlet hukuksal bir mekanizmadir. Siyasal gerekçe aramak gibi bir yanlisa savrulmak istemem. Çünkü bu siyasi iktidarin isine geliyor. Ayni zamanda da tartisilmasi gereken konuyu yiprattigi ve yok ettigi anlamina geliyor. 
 
Dikkatleri yolsuzluktan uzaklastirmak gibi mi? 
Tamamen, oyun o zaten. Iste bunlarin hepsini hukuk temizler. Cemaat veya degil, kavga veya degil, ortada bir resim var. Bu ne? Yolsuzluk. Çürüme. Ayni seyleri biz Balyoz, Ergenekon vs. sürecinde yasadik. Onlarin söylediklerinin aynilarini simdi iktidar söylüyor. 

Hukukun altini çizdiginiz için soralim; “operasyon neden Içisleri Bakanina vs. haber verilmedi” diye bir tartisma var. Haber verilmesi gerektigini savunan AKP yanlisi yorumcular, bunu yarginin bagimsizligina kanit olarak gösteriyorlar. Ne diyorsunuz?
Kanunlara göre haber vermeleri gerekmiyor. Tam aksine haber vermemeleri gerekiyor. Simdi iktidar her sorusturmayi “mülki amirlere” haber verme zorunlulugu getirerek yargi bagimsizligini yok ediyor, kanunlari yok sayiyor. Çünkü yolsuzluklarinin sorusturulmasini engellemek pesindeler. Sorusturmalari bastan ögrenip engelemek istiyorlar. Su anda en çok korktuklari sey yarginin bagimsiz davranmasi, iktidarin suçlarini ortaya çikarmasi.

Karsilikli hamleler, suçlamalar, kaset santajlari... Ne dersiniz, siyasetin daha da kirlenecegi günlere mi giriyoruz? 
Hukukun, temel hak ve özgürlüklerin çignendigi bir siyasi kavga üslubu herkesi çirkinlestirir, yaralar ve adilestirir.


KÜRT SORUNU ISTIHBARAT TESKILATIYLA ÇÖZÜLEMEZ 

28 Aralik’ta Roboskî katliaminin ikinci yili doluyor. Dosya dönüp dolastirilip askeri mahkemeye gönderildi. Ve hala bir tek sorumlu, yargilanan tek kisi yok. Neden? 
AK Parti Hükümeti Roboskî’den yargilanacaktir. AKP uluslararasi sistemin mahkemesinde yargilanir Roboskî’den. Çünkü uluslararasi bir yerde, sinirda bu cinayet isleniyor.
Türkiye devletini zamana ayarli olmayan bir saat gibi düsünün. Çalisiyor ama zamani göstermiyor. Ama bir zaman geliyor, bu saat dogruyu gösteriyor. Askerler de olmadik isler yaparken bir gün yarginin söz konusu olacagini asla ve asla düsünmüyorlardi. Siyasi iktidarlar da öyle. O kadar kendilerini güçlü zannediyorlar ki. Ama bu devlette kayit, kuyut belge vs. birtakim seyler var ise, saat dogruyu gösterdigi vakit bir sekilde bunun hesabini sorabiliyor. Güneydogu’daki katliamlarin hesabi 20 yil sonra soruluyor, Uludere için umut ederim ki 18 yil daha beklemeyiz. 34 insan paramparça edildi. Istanbul yilbasini kutladi. Bir tane basbakan öldürülseydi ayni tavir söz konusu olur muydu? Peki basbakanla vatandas arasindaki bu çifte standart nedir, neye göre?

Çifte standart BDP’li bes vekilin tahliye edilmemesinde bir kez daha ortaya çikti…
Benim bütün elestirilerimin özü bu. Bizim devletin çekirdek kara kutusu her seyin görüntü olduguna inaniyor. Basini kontrol altina alirim, medyayi sustururum, istedigim sekilde maniple ederim, herkese yuttururum ve isleri sosyolojik olarak, toplumsal olarak zamanin ruhuna uygun çözmem, çözmüs gibi yaparim. Kürt meselesinde de, 50 bin kisinin öldügü bu kadar derin bir konu istihbarat teskilatiyla çözülebilir mi? Bu, cumhuriyetin radikal bir sekilde dönüsmesiyle kalici hale gelir. Onun için bu isten ürküyorum. Simdi çok mutlu oldugum, çocuklarin ölümünün olmadigi ortamin her an dinamitleneceginden korkuyorum.  Kaygan bir zeminde bu isi belirsiz birakmanin faturasi bütün topluma çikar.

Cemaat-AKP kavgasinin silahlarin patlamamasi durumuna olumsuz yansimalari olur mu? Bu yönde bir endiseniz var mi? 

Bakin, Türkiye devleti Türkiye Kürtlerinin devleti degil. Öcalan bir paradigma degisikligi yapti, silah birakacagini söyledi. Türkiye Cumhuriyeti bir paradigma degisikligi yapti mi? MGK’yi kaldirmanin veya YÖK’ü kaldirmanin önünde engel var mi? Baraji indirmenin önünde engel var mi? Devlet ve iktidar paradigmayi degistirmeden, sorunu temelinden çözmeden çözer gibi yapiyor. Bu kadar büyük bir sorun ancak ciddi degisimler yaparak çözülebilir.


‘NELER OLABILECEGINI ARTIK HIÇBIRIMIZ TAM ÖNGÖREMEYIZ’

Hakan Sükür’ün istifasinin ardindan “baska kopmalar yasanir mi” diye sorulmustu. Yolsuzluk operasyonu sonrasinda da istifa analizleri sürüyor. Sizin gözleminiz ne?
Dünyayi okuyamadigin vakit, her sürprize açik olman gerek. AK Parti iktidari artik ne Türkiye’yi ne dünyayi algilayabiliyor. Yasalari çigniyorlar, yargiya müdahale ediyorlar, Sayistayi sansürlüyorlar… Öyle bir noktaya geldik ki neler olabilecegini artik hiçbirimiz tam olarak öngöremeyiz. Türkiye bir karadeligin içine girdi. Oradan nasil çikacagimizi da su anda kimse bilmiyor bence.

Erdogan’siz AKP senaryolari nicedir gündemde. Siz de ekim ayinda, uluslararasi sistemin Erdogan’in biletini kestiginden endiselendigini yazmistiniz. Erdogan’in bu tür bir endisesi varsa, neden yol arkadaslariyla kenetlenmek yerine çatismaya girdi? 
Çünkü buranin padisahi olmak istiyor. Kendi gücünü çok önemsiyor. Sanki dünya sisteminin ürünü degilmis gibi, sanki onunla bas edebilecekmis gibi davraniyor. Saglikli analiz kabiliyetinden yahut bunu saglayacak bir çevreden mahrum oldugunuz ve bunu istemediginiz vakit, kendi zihinsel ve ruhsal ikliminizde, bir hayaller ve paranoyalar aleminde yasarsiniz. Basbakan baskalarini suçlamak yerine, ben nerede yanlis yapiyorum diye kendisine baksa dogruyu bulur. Ama galiba artik bu mümkün degil.

AKP’nin yolsuzluklari komplo söylemiyle izah etmeye çalismasi tabanini ikna eder mi sizce? 
Halka geri zekali muamelesi yapmaktir bu. AK Parti seçmeni monoblok, bir tek bireyden ibaret degil. Içinde çesitli kesimler var. Erdogan’nin daha vicdanli ve tutarli olmasini isteyenler de var. Erdogan’in her yaptigini hosgörmenin daha faydali olacagina inananlar da var. Erdogan’in sözleri sadece ikna olmaya bastan karar verenleri ikna edebilir ancak. Onlarin sayisini da bilmiyorum dogrusu.

Dolayisiyla bu kez isi zor.
Bu sonun baslangici. Ne yaparsa yapsin, yanlis yapmaya devam ediyor. Demokrasiden uzaklasarak Türkiye’yi yönetmesi çok zor. Bunu basaramayacaktir. Tayyip Erdogan buranin gerçek bir devlet olmasini istemiyor. Gerçek bir devlet olmasini istemedikçe de bu tür seyler basina bin kere daha gelir. Tabii o kadar iktidarda kalabilirse. Her söylediginin zittini yaparak, “yapmayacagim” dediklerini yaparak, 12 Eylül rejimini sahiplenerek, Türkiye’yi cehenneme döndürerek bu is bitmez. Bunun vadesi nedir? Bir gün gider, üç gün gider ama dört gün gitmez. 

O vadede üç kritik seçim var…
Çok önemli üç seçimden geçecegiz. Sanirim biraz da bu seçimlerin iktidarda yarattigi panikten dolayi artik gerçek yüzlerini saklayamaz hale geldiler. O panikle yasalari çigniyorlar. Yolsuzluklarin üstünü örtmeye çalisiyorlar. Herkese savas ilan ediyorlar. Toplumu dost ve düsman diye ikiye ayiriyorlar.

Sizin için de kirilma noktasi 12 Eylül referandumu mu olmustu?
12 Eylül referandumu tarihi bir adimdir. Askeri vesayeti bitirdi. Yeni bir döneme girdik. Simdi bu dönemin sorunlariyla ugrasiyoruz. Adim adim temizlenecegiz. Askeri vesayeti sürdüremezdi bu ülke. Bu yönetimi, bu anlayisi da sürdüremez. Askeri vesayeti astigi gibi bunu da asacaktir Türkiye.

Ne zamandan sonra aykiri isler yapmaya basladi?
Galiba 2011 seçimlerinden sonra, Erdogan “usta” olduguna karar verdikten sonra isler çigrindan çikti.


BIR ADAMIN IKI DUDAGI ARASINA SIKISAN BIR BARIS SÜRECI OLUR MU?
 
Sizce AKP-Cemaat kavgasinda Kürt sorunu nerede duruyor? Zira Yüksekova (Gever) saldirisinda, vekillerin tahliyelerinin engellenmesinde cemaat isaret ediliyor...

Burada da asil sorunu gözden kaçiran açiklamalar yapiliyor. Hukuku olmadan müzakere olur mu? Geri çekilme... Iyi güzel de bunun hukuku yok. Müzakereleri bir hukuk çerçevesine oturtmak gerekiyor, böyle bir gelisme her türlü provokasyonu da önleyecektir. Ama bu ayni zamanda bir netlik ve açiklik anlamina da gelecektir. Iktidar, bu konuda açiklik ve netlik istemiyor. Iktidar, Öcalan’la ve PKK’yla görüsmüyormus, onlarla anlasmiyormus, tek basina Kürtlere bir seyler bagisliyormus gibi davranmak ve çözümün zamanlamasini da tek basina, kendi siyasi çikarlarina göre belirlemek istiyor. Bu da durumu belirsizlestiriyor ve her türlü provokasyona açik hale getiriyor.

Öcalan da bunun altini çiziyor…
Öcalan’la görüsüyorlar. Ne görüstüklerini bilmiyoruz. Hukuksal zemini olmayan hiçbir seyin saglikli yürümesi mümkün olamaz. Devlet var ise, hukuksal bir karari, zemini olacak. Türkiye Cumhuriyeti’ni demokratiklestirmeden Kürt sorununu kalici biçimde çözemezsin. Çözüyormus gibi yaparsin. Simdi çok mutluyuz çünkü çocuklar ölmüyor. Ama kalici olmasini istiyorsan, siyasi kurnazlikla oluyormus gibi yapmamak lazim. Gerçek ve ciddi degisikliklerle hukuki bir çerçeve çizmek gerekiyor. AK Parti bunu istemiyor. Istedigi zaman vazgeçebilecegi bir belirsizlik içinde götürüyor süreci.

Basbakan çözüm süreciyle ilgili taktik degistirebilir mi?
Bunu bilemeyiz. Ama Erdogan’in istedigi zaman taktik degistirebilecegini, onu denetleyecek hiç bir güç olmadigini biliyoruz. Bu tehlikeli iste. Bir adamin iki dudagi arasina sikisan bir baris süreci olur mu? Hukuki zemini olmazsa tek adamin iki dudagi arasina sikisir iste. Ve Erdogan Kürtleri de, Türkleri de “beni kizdirirsaniz vazgeçerim” diye rehin alir. Baris sürecinin bildigimiz bir takvimi yok. Bu, Erdogan istedigi sürece herkesi baris karsiliginda, o barisi gerçeklestirmeden rehin tutabilir anlamina geliyor. Bunun saglikli bir durum oldugunu düsünmüyorum dogrusu. Ben insanlarin niyetlerine degil, hukukun güvencesine güvenirim. O güvence yok bu süreçte. Erdogan uygun gördügünde baris yapacak. Ne zaman uygun görecek, bilmiyoruz. Uygun görecek mi, bilmiyoruz. Vazgeçerse bunun müeyyidesi ne olur, onu da bilmiyoruz. 

Kürt tarafinin çabalari, “hukuki güvenceye çekmek” olarak da okunamaz mi?

Okunur tabii… Ölümlerin olmamasini ateskes sagliyor su anda, baris degil. Ateskes ölümlerin her an olabilecegi bir durumdur, baris ise bir daha ölümlerin asla olmayacagi yeni bir düzeni kurmaktir. Biz henüz o yeni düzeni kurmadigimiz gibi o düzenin hukuki çerçevesinin ne olacagini bile bilmiyoruz. Çocuklar ölmedigi için mutluyuz ama bu mutluluk kalici bir yapiyi talep etmemize de engel degil. Kalici bir degisim olmasi gerekiyor. Yeni bir yapi olusturmamiz gerekiyor. Bir adamin istedigi zaman tersine çeviremeyecegi kadar saglam temelli bir degisim olmali bu.
 

www.evrensel.net

 




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —