Bugün, 12 Kasım 2025 Çarşamba

YÖK`ü ihya etme projesi

YÖK`ü ihya etme projesi

AKP HÜKÜMETININ YENI TASARISIYLA DAHA DA BASKICI BIR YÖK GELIYOR Arif Kosar

Muhalefetteki her parti, en azindan lafizda YÖK’ün kaldirilmasini ya da YÖK reformunu savuna gelmistir. Muhalefetten iktidara gelenlerin tamami da, YÖK’ü tüm ‘olanaklari’yla keyfince kullanmistir.

Kuruldugunda ‘ciddi’ bir YÖK elestirisi yapan AKP de YÖK’ün etinden sütünden epeyce yararlandi. Iktidara geldiginde YÖK’ü YEK (Yüksekegitim Kurumu) yapmak üzere bir tartisma da baslatmisti. Ama YÖK Baskani ve çogunlugu AKP ile uyum içindeki isimlerden olusunca birden YÖK ‘demokratik’ oluverdi.

YÖK’ün baskici karakteri itibariyla AKP’nin YÖK’le bir derdinin olmadigi hatta bu haliyle YÖK’ü pek de begendigi söylenebilir. Ancak, egitimden sagliga, çalisma yasamindan kamu yönetimine kadar sermayenin ihtiyaçlari çerçevesinde yasanan dönüsüm, üniversitelerin de yeniden yapilandirilmasini zorunlu hale getirdi.

Üniversiteler, simdi kapsamli bir projeyle karsi karsiya. Belki 15 yildir ‘üniversite reformu’ sermayenin önemli bir gündemi. Ama ilk defa bu reformu hayata geçirmek üzere bu kadar kararli adimlar atiliyor. Bu kapsamda YÖK’ün yeniden yapilandirilmasina iliskin ‘resmi’ metin (Yeni Bir Yüksekögretim Yasasina Dogru) ‘kamuoyu’ ile paylasildi. Metinde sermayenin nasil bir üniversite istedigi belki de en saf haliyle açiklaniyor.

SERMAYENIN IHTIYAÇLARINA GÖRE ÜNIVERSITE

Yeni sistem söyle tanimlaniyor: “Söz konusu yeniden yapilandirma sürecinde, üniversitelerimizin çesitliligine, evrensel kalite standartlari içerisinde gelisebilmesine, kurumsal özerklik ve hesap verebilirligine, rekabet imkânlarinin gelistirilmesine ve finansal esneklik içerisinde faaliyet gösterebilmelerine imkân taniyacak bir sistem hedeflenmektedir.” Bunun Türkçe çevirisi söyle yapilabilir: Çesitlilik ile kastedilen YÖK yasasindaki mevcut özel üniversite sinirlamasinin kaldirilmasi. Evrensel kalite standartlari; egitimin, müfredatindan açilacak bölümlere kadar tamamen sermayenin ihtiyaçlarina uygun hale getirilmesi ve ‘bagimsiz’ denetim kurumlari tarafindan bunun sürekli kilinmasi... Kurumsal özerklik ve finansal esneklik ise üniversite yönetimin esas olarak hükümet inisiyatifiyle belirlenmesi ama ekonomik kaynaklarin üniversitenin ‘özerk’ faaliyetleriyle saglanmasi (sermaye ile kurulan çesitli iliski biçimleriyle)...

ATAMA USÜLÜ DEMOKRASI

Birincisi üniversitelerde sürpriz yönetimler olmayacak. Bugünkü sistemde de mümkün degil denilebilir. Ancak göstermelik de olsa seçim var. Üniversitelerin yönetimi herhangi bir ‘demokratik’ olasiliga yer birakmayacak biçimde merkezi olarak belirlenecek. Vakif üniversitelerinde zaten seçim falan söz konusu degil. Ki mümkün de degil. Parayi veren rektörü de dekani da belirliyor. Buralar zaten literatürde isletme, halk dilinde dükkan!
Üniversitelerin yönetimi tartismasi esas olarak devlet üniversitelerinde geçerli. Bu kapsamda devlet üniversitelerinde 3 statü düsünülüyor:
1. Kurumsallasma derecesi yüksek, üniversite konseyi kurma sartlarini tasiyan üniversiteler
2. Kurumsallasmis ama üniversite konseyi kurmanin sartlarini tasimayan üniversiteler
3. Kurumsallasmakta olan üniversiteler (Bunlar daha çok yeni kurulan üniversiteler olacak)
Birinci statüde adi üstünde üniversite konseyleri temel yönetim organi olacak. Konsey 11 kisiden olusur. 5 üye üniversitenin kendi ögretim üyeleri arasindan; 2 üye Bakanlar Kurulu tarafindan; 2 üye Yüksekögretim Kurulu tarafindan arasindan seçilir. Bu 9 üyenin seçecegi 1 üye ilgili üniversitenin mezunlari arasindan; 1 üye üniversitenin bulundugu ilde en çok vergi verenler arasindan ve/veya üniversiteye en çok bagista bulunanlar arasindan seçilir.

PARAYI VEREN...

11 üyenin bilesiminde görüldügü üzere seçim vb. tartismalar yok. Gayet pratik: YÖK seçer, hükümet atar, patron belirler (en çok bagis yapan)…  Bilesim adeta hükümetin denetimini garanti altina alacak biçimde belirlenmis.  Konsey ne mi yapar? Ne yapmaz ki: “Üniversite Konseyi, rektör ve dekanlari seçer ve atar; üniversite stratejik planini ve performans programini onaylar; üniversite yatirim programini karara baglar; üniversite adina kamulastirmaya, gayrimenkul satin alinmasina karar verir; ögrenci kontenjanlarini ve ögrenim ücretlerini belirler; sözlesmeli ögretim elemanlarina ve idari personele yapilacak ücret ve diger ödemeleri belirler.”

Konseyin yetkilerinde küçük bir ayrinti olarak görülebilir ama rektör seçiminde ‘atama’ ifadesi, bugünkü ‘demokratik’ tiyatro sahnesinin bile ortadan kaldirilmasini öngörüyor. Dedik ya, bu sermayenin en saf metinlerinden birisi… Bunun için açik açik yazilmis: “Üniversite Konseyi tarafindan Rektör Adaylarini Belirleme Komisyonu marifetiyle yürütülür. Komisyonun belirledigi ve Konseyin onayladigi basvuru sartlari ile ilana çikilir. Komisyon, bu ilana basvurmus profesör adaylar arasindan gerekçesini belirterek 3 kisi belirler. Bu 3 kisiden biri, üniversite konseyi tarafindan seçilir ve konsey baskani tarafindan atanir.”
Ya ögretim üyelerinin rektörü seçmesi? Yok… Ögrencilerin söz hakki? Yok… Demokrasi? Hiç yok!
(Istanbul/EVRENSEL)


YÖK’ÜN YAPISI NASIL DEGISIYOR?

Metinde YÖK’ün yapisinda tam bir bilimsel katliam öngörülüyor. Üniversite bilesenlerine YÖK’ün belirlenmesinde hiçbir söz hakki taninmiyor. Tam da 6 Kasim 1981’te YÖK’ün ilk kuruldugu dönemdeki gibi. Iktidar kimse YÖK onun tarafindan birebir belirlenecek. Simdi farkli mi? Degil… Ama YÖK’ün yenilenmesi ile yutturulmak istenen intihar hapi! Yeni tasariya göre; Yüksekögretim Kurulunun adi ‘müthis’ bir degisimle Türkiye Yüksekögretim Kurulu oluyor. Kurulun alt organlarindan birisi olan Genel Kurul ise yine ‘müthis’ bir ‘demokrasi’ ile belirleniyor. Yanlis anlasilmasin… Çesitli üniversitelerden seçilen bilim insanlarindan olusmuyor… Alternatifler birbirinden ‘demokratik’, yarisiyor adeta: “Birinci alternatife göre 5 üye Cumhurbaskani, 5 üye Bakanlar Kurulu, 5 üye Rektörler Kurulu ve 5 üye TBMM tarafindan seçilir. Ikinci alternatife göre ise 7 üye Cumhurbaskani, 7 üye Bakanlar Kurulu ve 7 üye Rektörler Kurulu tarafindan seçilir.”
Bu bilesimle YÖK’ün üniversitelere bir hayrinin dokunmasi mümkün degildir. Çünkü üniversite bilesenlerinin en ufak bir karar, inisiyatif ve etkisini içermemektedir. YÖK eskisi gibi hükümetin ve sermayenin üniversiteler üzerindeki kontrol ve baski mekanizmasi olarak kalmaktadir. Eskisinden farki: Daha büyük bir kontrol… Neden mi? Çünkü degisim sadece YÖK’te degil. Üniversitelerde öngörülen degisim süreciyle, YÖK’ten baskiya gerek kalmadan, üniversitelerde her türlü bilimsel, demokratik ve toplumsal özelliklerin tasfiye edilmesi hedefleniyor…


DANISMA KURULLARI

Elbette, sermayenin üniversitelerdeki denetimini daha derinden saglamak adina ek bir mekanizma da eklenir: “Danisma Kurullari”. Kimlerden mi olusur? “Sürdürülebilir istihdam için mezunlar yetistirmek, ögrenme kazanimlarini ve programlarin müfredatlarini güncellemek, kamu kurumlari, is dünyasi, sivil toplum kuruluslari ve diger paydaslar arasindaki iliskileri gelistirmek gibi amaçlarla yüksekögretim kurumlari tarafindan Danisma Kurullari olusturulmasi hedeflenmektedir.” Meali: Kamu kurumlari, ilde bulunan patron örgütleri ve görünüsü kurtarmak adina birkaç hikaye ‘sivil’ toplum örgütünün toplamindan olusan ve esas olarak ildeki sermaye örgütlerinin ihtiyaçlarinin üniversite yönetimine dogrudan tasinmasini hedefleyen bir örgütlenme…


GÜVENCESIZ BILIM OLUR MU?

YÖK’ün kafasi elbette neoliberal kafa. Temelinde insana güvensizlik ve nefret var. Eger performansa göre ücretlendirilmezse, is güvencesi saglanirsa, akademik özgürlük olursa, kadro verilirse bilim insanlarinin tembellik yapacaklari varsayimiyla hareket ediliyor. Bu nedenle unvanlarin verilmesinden çalisma biçimine kadar her sey güvencesizlik temelinde yenileniyor. Bu yenilenmesinin küçük bir parçasi söyle: “Yardimci doçentlerin tümünün, doçent ve profesörlerin belli bir oranda sözlesmeli olmasi, akademik unvanlarin üniversitelerde  olan kadrolara göre verilmesi; kadro olmadan doçent unvani verilmemesi; akademik unvanlarin ilgili üniversite tarafindan verilmesi, akademik personel için tam gün kalici kadrolar disinda esnek çalisma modelinin benimsenmesi.” Bununla da kalmiyor. Ögretim üyelerine 100 üzerinden puan verilir. Aldiklari puanlar rektör, dekan, enstitü, konservatuar veya meslek yüksekokulu müdürü, bölüm baskani ve bunlarin yardimcilarinin akademik faaliyet puanlarina yansitilir. Yani, yöneticiler puan kazanmak için ögretim üyesinin tepesinde üretim yaptirir. Tipki fabrikada tencere üreten bir isçinin basinda ustabasinin beklemesi ve sürekli “hadi hadi” demesi gibi!


‘ÖZEL’ ÜNIVERSITELER GELIYOR

Bunlar gerçekten özel! Sermaye egitim alanina yatirim yapacak, kâr elde edecek ama ‘vakif bulma’ gereksinimi de bazen can sikabiliyordu. Artik sikamayacak. Çünkü yeni sistemde vakif üniversitelerinin yaninda öz be öz özel üniversiteler de olacak. Yeni sistemdeki 3 farkli statü: “1) Devlet yüksekögretim kurumu, 2) Vakif yüksekögretim kurumu ve 3) Özel yüksekögretim kurumu. Ayrica Yabanci Yüksekögretim Kurumlari da öngörülmektedir.



  • Çarşamba 15.8 ° / 14.4 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Perşembe 16.1 ° / 12.3 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı
  • Cuma 14.2 ° / 11.8 ° Bölgesel düzensiz yağmur yağışlı