Sebze-meyvelerde zehirli tarim ilaci kalintilari oldugunu tartismaya bile gerek duymuyor Dr. Yavuz Dizdar. Zira bu yeni bir mesele degil, DDT’den beri böyle... Bu bir aci gerçek, ama daha da acisi var. Eskiden yogurdun yogurt oldugu zamanlarda, bu zehre karsi bir ilacimiz vardi. Zehirli sebze meyveyi yesek de, soframizdaki yogurt zehrin vücutta birikmesine ve hastaliklara yol açmasina engel oluyordu. Simdi o da yok... Zira dogal yogurt bulmak imkansiz market raflarinda! Iste bu yüzden is basa düsüyor, gidip günlük süt alacak, kendi yogurdunuzu kendiniz yapacaksiniz. Deger mi bu zahmete demeyin! Ucunda basta kanser, pek çok illet var!

Google’a girip “doku, tarim ilaci ve Türkiye” yazarsaniz, tabii bu üç sözcügün Ingilizcesi’ni yazacaksiniz, ekranda onlarca makaleye rastlayacaksiniz. Böyle bir arastirma yapmamistim, ta ki gidip Dr. Yavuz Dizdar’la görüsene kadar. Girdim baktim ve hiçbiri de iç açici degil maalesef. “Niye böyle bir arastirma yapalim ki?” demeyin, büyük olasilikla buzdolabinizda olmasa bile yanibasinizdaki manavda, markette birkaç meyve sebze tam da bu konuyla ilgili... Greenpeace’in geçen hafta yaptigi açiklamayla tekrar gündeme geldi. Ama aslinda bu ilk degil. Geliyor gündeme, sonra unutulup gidiyor. Tipki GDO ya da kansere yol açtigi bilinen sütteki aflatoksin ve antibiyotik kalintisi tartismalari gibi, sebze meyvelerde tarim ilaci zehrinin olup olmadigi konusu da bir süre sonra gündemden düsecek belki... Et hem pahali hem sagliga zararli, az yemeli. Üç beyazdan uzak durmali. Kaliyor geriye meyve ve sebze, onlarda da ya GDO var ya da tarim ilaci! Yani çaresiz yine yiyecegiz! Peki yetkili kurumlar bir çözüm bulana kadar yapabilecegimiz bir sey var mi?
Organik pazarlardan alisveris yapin
Saglikli beslenme konusunda yillardir arastirmalar yapan ve uluslararasi literatürü yakindan takip eden Dizdar, “Tarim ilaçlari tüm dünyada bir sorun. Ama Türkiye’deki durum çok daha farkli. AB’nin zehirli diye geri çevirdigi sebze ve meyveler yine bizim iç pazara sunuluyor. Bunlar zehirli, ama iç piyasa için üretilen sebze ve meyvelerin içindeki kalintilar konusunda hiçbir bilgi yok, çünkü bizde denetim yok! Tek çareniz var, organik pazarlardan alisveris etmek” diyor. “Peki organik meyve sebze ne kadar organik?” diye bir soru gelebilir akliniza. Hemen onun da yanitini veriyor Dizdar; “Ilaçli tarim ürünlerine göre aralarinda açik fark var. Eger ki bir portakaldan üç kisi zehirlenebiliyorsa bu ülkede, marketler asla saglikli ürün sattiklarini iddia etmemeli. Kendileri analiz yaptirmadikça bu iddiayi ortaya atmamali. Siz de aldiginiz ürüne güvenmemelisiniz” diyor.
Dizdar’la bu can alici meseleyi Taksim’de bir kafede konusmaya basladik. Ardindan Sisli’deki organik pazarda sohbetimizi sürdürdük. Öyle seyler konustuk ki, artik manava, kasaba, bakkala giderken “Aç kalmak evladir” diye korkmamak elde degil. Ama korkun, çünkü bu korkunun ecele faydasi var!
- Greenpeace, Türkiye’den ihraç edilen, üzüm, armut ve biberin yüksek oranda zehirli tarim ilaci içerdigini açikladi. Tarim Bakani Mehdi Eker, “Iftira” diyor. Siz ne diyorsunuz?
Konulari parça parça inceleyince çok fazla bütünü göremez hale geliyorsunuz. Ama hastaliklarin tablosu degisti ve degisince bir doktor olarak beraberinde baska seyleri de sorgulamaya basliyorsunuz. O zaman, “Bizim yediklerimizle ilgili sikintimiz nedir?” sorusu gündeme geliyor. Benim süt ve yogurt meselesine bundan iki sene önce girmemin nedeni bu oldu. Bir gün önüme sizin gazeteden Mutlu Tönbekici’nin bir yazisi kondu. “Yogurtlar artik niye eksimiyor?” diye soruyordu... Okuyunca “Allah Allah” dedim ve düsünmeye basladim. Çünkü ben de çok yogurt yerim. Bazen buzdolabinda iki- üç hafta kalir, “Ne sansliyim, bozulmamis” der ve öyle yerim. Daha dogrusu yerdim... Sonra denemeye basladim ve gerçekten özellikle piyasadaki büyük marka yogurtlarda hiçbir eksime olmadigini gördüm. Arastirinca olay bambaska yerlere gitmeye basladi. Üreticiler, süt gibi dogrudan tüketilmesi gereken bir gida maddesinde bile bir sey olabilir mi acaba diye süphelenmeye basladim, ki süt gidadan da ötedir, doganin bize verdigi olaganüstü bir nimettir...
- Süpheleriniz sizi nereye götürdü?
Ben yogurda, süte ne yapiyorlar, ne ediyorlar diye arastirirken, çok sayida mail almaya basladim. “Siz bir de diger konulari bir bilseniz, tarimda neler yapiyorlar, hiç haberiniz yok sizin” diye... Onlari arastirmaya basladim. Sonuçta geldigim noktada bir bilinmezlik ortaya çikti. Bu bilinmezligin baslicasi da tarim ilaçlarinin kullanimiyla ilgili. Çünkü tarim ilaçlari usulsüz, düzensiz, kuralina uygun kullanilmazsa, pek çok sorun yaratabiliyor. Çiftçi zannediyor ki, bu ilaçlar vitamin niyetine de kullanilabilir. Çünkü hakikaten de bunlari kullandiginizda ürünü kat kat artirma gibi avantajlari var. Dolayisiyla uygulamasini da ya kulaktan dolma ya da doldurusa gelme biçiminde yapmaya basliyor... Bunun üzerine yogurt ve sütü arastirirken tarim ilaçlariyla ilgili bir inceleme yapmak gerektigi ortaya çikti. Yaptim ve sunu gördüm, bizde tarim ilaci kullanimi eskiden de sikintiliydi, ama simdi doruga ulasti. Insana etkisinin katlanmasinin nedeni ise süt ve yogurdun asiri islemden geçirilmesi.
Organik kutu süt de faydali degil!
- Nasil?
Prof. Ahmet Aydin’a da, Prof. Ahmet Rasim Küçükusta’ya da çok mütesekkirim; bu konuyu gündemde tuttular. Sütün canli halinin çok önemli bir özelligi var. Vücuda giren yabanci maddeleri tutup, baglama ve vücutta emilmesini engelleme özelligi... Çünkü gördük ki anne sütüne de tarim ilaci bulasmis vaziyette, ama bebeklerde bir sikinti çikmiyor. Demek ki sütün bu tutma özelligine bagli olarak çikmiyor. Iste bunun için sütün özellikle homojenizasyon ve UHT isleminden geçirilmemesi gerekiyor. Ayni sey yogurt için de geçerli. Çünkü sütün içindeki glutatyon dedigimiz aktif molekül, vücuda giren yabanci, kanser yapici maddeleri bagliyor. Zehirlenmelerde yogurt yedirtilmesinin mantigi da bu.
- Yani yogurt gerçekten panzehir?
Evet, yogurt panzehir ama bu özellik bir tek eksiyebilir olan dogal yogurtta var. Su anki yogurtlar homojenize... Kivami son derece iyi görünüyor, parlak, ambalajlari sterilize ama bu özellikleri olmadigi için sizin tarim ilaçlarini vücudunuza almanizi engelleyemiyorlar.
- Peki çocuklarimiza kutu süt içirmezsek ne içerecegiz?
Günlük pastörize süt içirin.
- Kutu sütün bir zarari var mi?
Zarari var mi kisminin olma olasiligi kesinlikle çok yüksek. Çünkü UHT dediginiz islemde çifte fiziksel islem uygulaniyor. Bu çifte fiziksel islemin anlami su; sütü bir yandan 140 derecede isitiyorsunuz. Süt normalde 140 dereceye çikamayacagi için, bir de bu islemi basinç altinda yapiyorsunuz. Bu, sütün içerisindeki proteinlerin üç boyutlu yapisini tamamen degistiriyor ve doga disi forma sokuyor. Dogada böyle bir sey yok. Bu islem sirasinda sizin vücudunuzun tanimadigi moleküller olusuyor. Bu yüzden bence tipki halk ekmek gibi, halk süt olmali. Belediyeler bu ise girmeli. Herkes bu isten kazançli çikar. Sirketlerle belediyeler ortaklasa çalisip halka günlük süt dagitabilir. Siz de o sütü alip kendiniz yogurt yapabilirsiniz. Çünkü yogurt özellikle bu tarim ilacinin etkilerini yok etme açisindan çok önemli. Radyasyonla ugrasanlara, kömür madeninde çalisanlara, agir metal isinde olanlara kanunen her gün yogurt verilmesi zorunludur biliyorsunuz. Ama onun gerçek, dogal yogurt olmasi lazim.
- Marketten aldigimiz yogurtlar bu islevi hiç mi görmüyor?
Hayir, görmüyor. Ancak gerçek yogurt verirseniz vücuda alinan zehrin bir kismini tutabiliyor. Dolayisiyla yogurdun saglikli olmasi, eksiyebilir olmasi çok önemli.
- Peki organik kutu sütler?
O bir aldatmaca. Bir seyin kaynaginin organik olmasi, o ürünün organik oldugu anlamina gelmiyor. Siz tabii ki kaynak olarak organik bir sütü alirsaniz çok iyi. Içinde tarimsal ilaç yok belki ama bu kadar asiri islemden geçirdiginiz zaman bu sütün organikligi de yok demektir artik. Insanlar organik dendigi zaman kaynaginin organik olmasini yeterli görüyorlar. O zaman alin eti yakin, kaynagi organikse buna organik diyebilir misiniz??
- Tabii ki hayir!
Bir farki yok ki mantik olarak baktiginizda. Bir ürünün organik olmasi demek, üretimi sirasinda tarim ilaciyla, agir metalle hiç karsilasmamis olmasi, herhangi bir hormon kullanilmamis olmasi anlamina geliyor. Ama bu ürünün sizin karsiniza gelirken bu özelliklerini korumus olmasi gerekiyor. Siz bunu alip UHT’den geçirirseniz onun artik organikligi kalmaz. Sütü o nedenle en az islemden geçmis sekilde tüketmek gerekiyor. Avrupa’da herkes günlük pastörize süte döndü. Sise içinde de, kutu içinde de olabilir. Ama kesinlikle homojenizasyon isleminden geçmesini istemiyoruz. Aksi halde bu homojenizasyon islemi sütün hastaliklardan koruyucu özelligini ortadan kaldiriyor. O yüzden sise süte en fazla 2 gün ömür veriyorlar.
Hastanede üç arkadasimiz portakaldan zehirlendi!
- Hocam geçen hafta Dünya Gazetesi’ndesindeki yazinizda, üç arkadasinizin tek bir portakaldan zehirlendigini yazdiniz... Bu olay Greenpeace’in raporundan ne kadar önce oldu?
Üç hafta kadar önce bir ögleden sonra hastanede üst kattan telefon ettiler, “Murat Agabey’in midesi bulaniyor, çikariyor” diye. Durup dururken kusmak pek hayra alamet degil ama “Murat Agabey’in diyabet sorunu oldugundan, sekeri oynamis olmasin” dedik. Kostuk yukari, baktik agabeyimiz iyi. Zaten o da, “Tamam geçti, bir seyim yok” dedi. Biz de rahat bir nefes aldik. Ama olay orada kalmadi, iki kisi daha kusmaya basladi. O zaman “Bu olsa olsa zehirlenmedir” dedik. O öglen yemek de yenmemis, en sonunda anlasildi ki olay toplanti sirasinda ortaya soyulan bir tek portakaldan kaynaklanmis.
- Tek bir portakaldan mi?
Evet. Kaç dilimse artik... Her yiyen zehirlenmis. Bunun üzerine arkadaslar alip portakali analize göndermis. Analizde ortaya çikti ki, portakalin içi disi, her tarafi tarim artigi dolu. Alindigi yer de, “güvenli” oldugunu reklam eden bir market. Canim çok sikildi, güvenli denen market buysa diye... Oradan aldigi iki portakali sikip, “Taze meyve suyu içirdim çocuguma” diye sevinen anneleri düsündüm, içim iyice daraldi. Çünkü Türkiye’den ihraç edilen ürünlerde tarim ilaci kalintisi olabilir ama bu bizim portakaldaki kalinti falan degil artik, o ürünün neredeyse tamamiyle tarim ilacina bandirilmis olmasi! Sebze meyvede bu düzeyde tarim ilaci varken biz bu toplumu nasil saglikli tutacagiz, sorun oraya geliyor.
- Bu soruyu benim size sormam gerekiyor. Böyle sebze meyveleri yemek hangi hastaliklara yol açiyor?
Akdeniz Üniversitesi Onkoloji Bölümü’ndeki arkadaslarimiz Saglik Bakanligi ile ortak bir toplantida iki sene önce söylemislerdi, lenfomalar ve kemik iligi kanserlerinin çogu Kumluca’dan geliyormus. Kumluca sadece Antalya’nin degil, Türkiye’nin de en önemli tarim üretim merkezi. O halde anlamaya çalisalim bakalim, lenfomalarin tarim ilaçlariyla iliskisi ne, bu hastaligin özellikleri neden degisti? Görüs isteyecegiz. Bakalim buradan hareketle hangi sonuçlara gidecegiz.
Bira ve sarap da yogurdun islevini görüyor
- Neden sütün günlük süt olmasi, yogurdun da bu sütten yapilmasi gerekiyor?
UHT süt kesinlikle olmayacak. Çünkü sütün içerisinde vücut için dogal olarak koruyucu maddeler var. Süt asiri islemden geçirilirse bu koruyucu maddeler ortadan kalkiyor. Bizdeki hastaliklarin artisi süt ve yogurdun bozulmasiyla paralel gidiyor. 15 yil önce böyle bir sorunumuz yoktu. Ne zamanki homojenize yogurt kavrami Türkiye’ye girdi, raf ömrü uzun diye teblig degisti, ki aynen 6 ay raf ömründen bahsediyor teblig, ondan sonra hastaliklarda abartili bir artis olmaya basladi. Çünkü Türkiye’de yogurt tüketimi diger ülkelerdekine göre çok fazla. Ha, Fransizlar mesela sofra sarabi tüketiyorlar. O da ayni isleve sahip.
- Çok ilginç...
Çünkü içinde yogurttakine benzer birtakim maddeler var. Bunlar yine eksimeye yol açan maddeler. Fransizlar bu tür zararli maddelere karsi o sekilde korunabiliyorlar. Almanlarin bira tüketimi de benzer bir korumaya neden olabiliyor. Ama Türkiye’de bizim kendimizi koruyacagimiz ana besin maddemiz yogurt ve ayrandi, çocuklar için de süt... Ne zamanki bu ürünler uzun ömürlü hale getirildi, içindeki bu koruyucu maddeler ortadan kalkti, sorun da ortaya çikmaya basladi. Siz ne kadar islemi agirlastirirsaniz, ürünün o kadar çok raf ömrünü uzatiyorsunuz. Günlük sütte eksime olabiliyorken UHT kutu sütte eksime olmuyor. Açsaniz da bir ay boyunca buzdolabinda da saklayabilirsiniz. Bozuldugu zaman da küflenerek kesiliyor. Eksime hiçbir zaman olmuyor. Bu yüzden hiçbir zaman marketlerde sismis bir kutu süt göremezsiniz. Olmasi mümkün degil. Konserveler hazirlanirken de UHT sistemi kullaniliyor. Bu bir büyük düzen. Siz bu islemi salçalara da yapiyorsunuz, domates püresi diye sattiginiz ürüne de yapiyorsunuz. Bir ürün endüstri çarkindan geçtigi anda tek bir amaci var, raf ömrü uzun ürün üretmek.
- Ve gidalarin raf ömrü arttikça bizim raf ömrümüz kisaliyor...
Evet. Benim bugün dogal yogurt bulana kadar canim çikiyor. Bakin bunun için öyle olaganüstü laboratuvar testleri de gerekmiyor. Bu gayet basit bir test. Yogurt eksiyor mu eksimiyor mu bakacaksiniz. Ama maalesef 2009 yilinda büyük bir üretici firmanin israriyla yapilan yogurttaki teblig degisikligiyle birlikte bizim yogurtlar ve sonrasinda ayranlar da elden gitti. Bizim insanimizin her yemekte tükettigi bir ayran vardi. Su anda ayran piyasasina hakim olan kurulus belli ve o ayranlar yazin döner büfelerinin önünde günesin altinda plastik kutularin içinde hiçbir sey olmadan günler boyu kalabiliyor, bir sey olmuyor çünkü. Bunu bakkal da söylüyor, “Agabey bunlarin süresi geçtigi zaman siserdi simdi artik bir sey olmuyor” diyor. Çünkü bu eksime özelligini yitirmesi raf ömrünü uzatiyor ama bu ayranin içersindeki tarim ilaçlarini tutabilecek aktif olan molekülleri de ortadan kaldiriyor. Sorun bu.
- Anneler de çocuklarina kolaylik olsun diye, saglikli diye kutu ayran, kutu süt içiriyorlar...
Simdi ayni sey okullardaki süt kampanyasiyla da gündemde. Firmalar gittiler, ellerindeki stogu Milli Egitim Bakanligi’na bir sekilde satmaya çalistilar. Okul sütü projesiyle... Okul sütü projesi daha önce de uygulanmaya çalisilmis, iyi bir proje ama hangi süt? O bölgeden alacaginiz günlük pastörize sütü kullanacaksiniz. Siz büyük firmalarin elinde kalmis UHT kutu sütleri çocuklara dagitirsaniz bu çocuklara iyilik yapmak, çocuklarin beslenmesine katkida bulunmak degildir, bilakis çocuklarin aslinda içmemesi gereken bir seyle zehirlenmesi demektir. UHT sütü tavsiye etmek suçtur. Dogalligini bütünüyle yitirmis, hiçbir sekilde besleyici degeri olmayan, bir miktar belki kalsiyum, belki protein kaynagi olabilecek bir sütten bahsediyoruz çünkü. Ama hiçbir islevi olmayan bir süttür UHT süt.