Zorla müdahale sorunu daha da büyütür

Zorla müdahale sorunu daha da büyütür

Cezaevlerinde PKK`li ve PAJK`li tutuklularin açlik grevi 49. gününe girdi. Tutuklularin sagligi açisindan kritik esige yaklasildikça ?zorunlu tibbi müdahale`

Cezaevlerinde PKK’li ve PAJK’li tutuklularin açlik grevi 49. gününe girdi. Tutuklularin sagligi açisindan kritik esige yaklasildikça ‘zorunlu tibbi müdahale’ tartismalari da gündemde üst siralara dogru ilerliyor. Adalet Bakani, AKP’li ve CHP’li vekiller zorunlu müdahalenin kaçinilmaz oldugunu ifade ederken, insan haklari savunuculari çözüm için hükümetin adim atmasi gerektigini vurguluyor.

700’e yakin tutuklunun Kürt sorununun çözüm yolunun açilmasi talepleriyle bedenlerini ölüme yatirmasi kamuoyunda karsilik bulmaya basladi. Geçtigimiz günlerde Adalet Bakani Sadullah Ergin’in “Sesinizi duyurdunuz, artik birakin” ifadelerinden CHP lideri Kiliçdaroglu’nun gerekirse ‘siyasi kariyerini bitirme’ vurgusuna kadar çesitli çagrilar yapilmisti. Ve süreç ilerledikçe, kritik esige yaklasildikça ‘zorla müdahale’ sesleri de yükseliyor.

Habertürk kanalinda bir programda konusan AKP Gaziantep Milletvekili Samil Tayyar da, tutuklulara zorla müdahaleyi, “PKK korku, siddet, tehdit ve santaj üzerinden bunlari ölüm orucuna sürüklemis. Devletin en kisa zamanda hayati fonksiyonlar kaybedilmeden müdahale etmesi gerekiyor. Ölüm oruçlarina son verecekler. Bunlari doktorlar esliginde müdahale edilecek, gerekirse ilaç verilecek. Mahkumlarin inisiyatifine birakilmamali, kendi iradeleri ile ölüm orucu yaptiklarina inanmiyorum.” diyerek savundu.

CHP Istanbul Milletvekili Mahmut Tanal da önerdigi yasa degisikligiyle hekimlerin açlik grevindeki tutuklulara ‘zorunlu müdahale’ etmesini önerdi. TBMM Baskanligi’na sunulan kanun teklifinin gerekçesinde, “Hazirlanan kanun teklifi ile açlik grevleri gibi hastanin beslenmeyi ve tedaviyi kabul etmedigi hallerde hekimlerin, her an ölebilecek durumda olan hayati tehlike altindaki açlik grevcilerine müdahale etmeleri için kendilerine yetki verilmesi planlanmistir” denildi.

DIYALOGU DISLAYAN YAKLASIM

Ölüm tehlikesi karsisinda yasami savunmak anlamli ve önemli. Ancak insanlarin kendi yasamlarina son verebilecek biçimde savunduklari talepler, bu taleplerin içerigi, tutuklularin neden bunlari talep ettikleri de unutulmamali. Iste Insan Haklari Dernegi Genel Baskani Öztürk Türkdogan sorunun bu yönüne önemle dikkat çekiyor. Türkdogan, en azindan Imrali’daki tecridin kaldirilmasi, Öcalan’la uluslararasi hukuk çerçevesinde görüsmeler yapilabilmesiyle, Adalet Bakanligi ve hükümetin ilk adimi atabilecegini söylüyor. Böylece, tutuklularin açlik grevini birakmasi için samimi bir ortamin olusabilecegini ifade ediyor. Güven ortaminin oldukça önemli oldugunu dile getiren Türkdogan, “‘Devletim istedigimi yaparim’ tarzindan vazgeçilmeli. Bir güven ortami yaratmali, ilk adimlari ortaya koymali. Talep çok net, tecridin kaldirilmasiyla ilk adim atilmali, bu süreç enine boyuna tartisilacak bir durum yok. Tecridin kaldirilmasiyla bu sürecin düzelecegini düsünüyorum.” diye konustu.

Türkdogan, ‘zorla müdahale’nin ise kesinlikle çözüm olamayacagini, hatta baska sorunlara yol açabilecegini söylüyor. Zorla müdahale yaklasiminin diyalogu dislayan bir politika oldugunu kaydeden Türkdogan, “Grevci müdahaleye direnecektir. Hükümet, ‘yasaminiza da ölümünüze de ben karar veririm’ demek istiyorsa, bu çözüm degil, dayatma olur. Oysa taleplerle ilgili samimi adimlar atilirsa bu sorun çözülür” diyor.

ÇÖZÜME DAIR IKI CÜMLE EDILMEDI

Türk Tabipleri Birligi Eski Baskanlarindan Prof. Dr. Gençay Gürsoy da ‘zorla besleme’ türünden bir müdahalenin çok daha kötü sonuçlara yol açabilecegini israrla vurguluyor. Böyle bir fikir ve uygulamanin geçmis tecrübeler ele alindiginda ölümlere neden olabilecegini belirten Gürsoy, “Bilinç kapanmadan müdahale yapilmissa kiside hayatina son verme örnekleri olabiliyor. Bunun etraftaki insanlar üzerindeki etkisi çok dramatik olabilir. Temel insan haklarina dokunmadan bir yöntem uygulamak lazim. Bu çok kolay degildir. Hele hapishanelerdeki gardiyanlarin müdahalesiyle böyle bir yöntem olamaz. Hükümetin siddet yaklasimi ve cezaevlerindeki uygulamalar düsünüldügünde saglikli bir müdahale söz konusu olamaz” diye konustu.
Müdahalenin son derece kritik karar oldugunu vurgulayan Gürsoy, hükümetin tutumunun da ‘ölümleri çagirdigini’ söyledi. Gürsoy, Adalet Bakani Sadullah Ergin’in insani adimlar konusunda bazi açiklamalar yaptigini ancak hükümetin esas temsilcilerinden çözüme yönelik hiçbir açiklama gelmedigini de ifade ediyor: “Iktidarin asil faili olan Basbakan Erdogan, sorunun çözümüne dair iki cümle bir etmemistir.”

HÜKÜMET ADIM ATARSA AÇLIK GREVI DURUR

Mehmet Emin Aktar (Diyarbakir Baro Baskani, Diyalog ve Temas Grubu Üyesi): Insan olarak bu eylem biçimini desteklememiz mümkün degil. Ama ortada bir gerçeklik var. Dünya standartlari çerçevesinde yaklasmamiz gerekir. Nedir bu standartlar Tokya ve Malta bildirileri. Açlik grevi yapanin açik bir biçimde rizasi olmadiginda müdahale olamaz. Hukuki açidan durum bu. Hukuk içinde olmasi gerekiyor. Hukuk disi bir müdahaleyi savunmaksa mümkün degil. Böyle bir müdahale krizi daha da derinlestirir. 19 Aralik 2000 tarihinde ‘Hayata Dönüs’ müdahalesinin bu toplumda yarattigi derin tahribati biliyoruz. Bu tür müdahalelerin daha agir sonuçlari oluyor.
Bu tarz müdahaleleri tartismaktansa çözüme odaklanmak gerekir. Talepler Kürt sorununun çözümü konusundaki talep. Bu konuda hükümetin adim atmasi gerekiyor. Anadilde savunma hakkiyla ilgili bir hazirlik oldugunu Adalet Bakani açikladi. Diger önemli bir sey Öcalan’in bu sürece katilmasi meselesi. Tecridin son bulmasi, sadece ailesi ve avukatiyla görüsmesi degil çözüm sürecinde katilmasi. Zaten Kürt meselesinde yeni bir süreçten bahsedilecekse, çözüm bekleniyorsa bunun yapilmasi zorunlu. Bu konuda simdi bir zaman baskisiyla karsi karsiyayiz. Her hangi bir olumsuz durum herseyi daha da kötüye götürebilir.

HEKIM GREVCIYE ZORLA MÜDAHALE EDEMEZ

“Açlik grevi sirasinda yapilan ‘zorla besleme’, etik olmadigi gibi, tibbi olarak da basarili olmayan bir yöntemdir. Özellikle Johannes Wier Enstitüsünün gösterdigi örneklerde, zorla beslemenin saglik durumlarini iyilestirmedigi, hatta ölümlere yol açabildigi ifade edilmistir. Zorla beslenen açlik grevcilerinin bir bölümü nefes alma güçlügü, oksijensiz kalma, aritmi ve gastrite bagli olarak yasamlarini yitirmislerdir. Zorla beslenmeden sonra ‘kurtarilanlar’ ise, tam olarak düzelememis, çok zayif ve bitap kalmislar, çogu da zorla beslendikten bir süre sonra, yeniden açlik grevine baslamislardir.
Hekimin açlik grevleri tartismasi ile gündeme gelen bazi sinirliliklarindan da söz etmek gerekir. Hekim hastaya bilgi vermeden ve onun onayini almadan, kisiye ilaç veremez. Yine, açlik grevinde bulunan insanlar talep ettikleri takdirde ve baska seçenekleri de yoksa, hekimin kisilere tibbi bakim vermeme hakki yoktur. ‘Gidin açlik grevini birakin, öyle gelin’ diyemez! Yine, kisiye iradesi disinda tibbi bir islem yapmak, kisiden tetkik amaci ile kan, idrar, vb. numune almak da, hekime yasaklanmis durumlardir.” (Dokuz Eylül Üniversitesi Tip Fakültesi Halk Sagligi Ana Bilim Dali Ögretim Üyesi Ata Soyer’in “Açlik grevleri/ölüm oruçlari, TTB ve son tartismalar” baslikli yazisindan...)

MALTA BILDIRGESI NEDEN ÖNEMLI?

Açlik grevcilerinin sagligindan sorumlu doktorlar için bir rehber niteligindeki Açlik Grevcileri Üzerine Deklarasyon, Kasim 1991’de Malta’da toplanan 43. Dünya Tip Kongresi tarafindan kabul edildi. Eylül 1992’de ise Ispanya’nin Marbella kentinde toplanan 44. Dünya Tip Kongresi’nde düzeltildi. Bildirgede açlik grevcisi ile hekim arasindaki iliski hasta-hekim iliskisi olarak tanimlaniyor. Müdahale konusunda kararinin kesinlikle hasta ve hekim disinda üçüncü bir tarafa (burada hükümet, cezaevi yönetimi vb. kastediliyor) ait olamayacagini belirtiliyor. Bildirgede, hastaya rizasi olmadan zorla müdahale edilemeyecegi açikça belirtiliyor: “Gerektiginde hekim, hastaya açikça, onun (hastanin) tedaviyi reddetme, koma durumunda, yapay beslenme ve ölüm riski gibi kararini kendisinin onaylayip onaylamadigini belirtmelidir. Eger hekim hastanin reddetme kararini onaylamiyorsa, onun baska bir hekim tarafindan takip edilmesini saglamalidir.”(Istanbul/EVRENSEL)